Bir elimde kazma, bir elimde kürek ( Dr. Cahit KARAKUŞ )
Akşam erken geldi
Hüzün kapladı bahçemi
Karanlık canımı sıkar
Koyup gitsem, yok olsam derim,
böyle zamanlarda.
Öylesine mahzun, öylesine garip
Anlayamazsın beni
çocukluğumun derbeder günleri
Bir elimde kazma, bir elimde kürek!
Ferman yazanlar yanı başımda
Öylesine kinlendiler ki
Büyürler soframda
Büyürler de hasım olurlar
Dar zamanımda.
Toprak yığınları arasında
Bir elimde kazma, bir elimde kürek
Oyulur evin temeli
Oyulur da yol olur
Ay ışığında.
Kazılan temelde
Taş üstüne, taş duvar
Yükselir çocuk hayalimde
Yükselir de dağ olur
Tırnaklarım doruklarında.
Yağmur çisiler, damlası alnımda
Su içiren, lokma yediren
Daraltır yanı başımda
Daraltır da halden anlamaz olur
Dost düşman yanında.
Issız karanlık gecemde
Kafamı koyduğum yastık
Islanır terden
Islanır da deniz olur
Nedeni bilinmezlerde.
Merdiven basamağında
Minik bir çakıl taşı
Çelmeler üzerine basanı
Çelmeler de arlanma yok
Düşmanıma payanda olanda!
Bozguna uğramış sessiz çığlığında
Kuşunu aramaya çıkan kafes
Sanır gök yok
Sanır da, gök yokluk demektir
Unutur hazan mevsiminde.
Rüzgar tıkırtısı gönül kapımda
Kuş çırpıntısı kalbim
Bakar, kazmalar tepişir
Bakar da kürekten başka fark eden yok
Bayramın ilk günü sabahında.
Kaç kış geçti bilmem
Can koyduğum yoluna
Gider yanı başımdan
Gider de derdimi anlamaz olur
Yaban ellerde.