Gözlerin "Elveda" der gibi bakıyordu! ( Dr. Cahit KARAKUŞ )
İnsanlık buz kesmiş,
Kar altındakiler öfkeli
Dut ağacı duldasında ki kuşlar feryad-u figan!
Tendeki terin sindiği toprağın deminde
uzandı armut ağacı dibine.
Acı yok, his yok
bir isyan, bir çığlık!
Yenik düştü fırtınalı günlere
kanadını kırdılar, süzülür dönülmeze!
Duyguları avuçlarımda,
ararım onu Taftacık yollarında.
Bilirim, çektiği çileler uçtu;
veremez daha kimselere zarar.
Kaldı, sadece ardına bakmadan giderken söylediği sözler.
Gözlerimden kan damlar,
teninin kokusundaki toprağa.
Derdini anlatamadı kimselere,
ben ağladım ondakii bitişin ardından.
Bir de, gecenin karanlığında yok olan hayalleri.
Doğduğundan beri
ayırt edemedi doğruyu yanlıştan.
Kendi yolumda yürüyeceğim derdi
yere sağlam basmayı öğrenmeden.
Hayalleri vardı, umut dolu, sonu olmayan
hayalleri gerçekleşsin isterdim
tutunacak bir dalı
sığınacak bir yuvası olsun isterdim.
Zindanın demirleri kin halkası oldu be oğul!
Kör kuyularda didindi, nafile;
baba ocağında, kin yüklü karındaşlar
intikam derdinde
doymak bilmez aç hainler
kılıktan kılığa girdiler
fesat çıkardılar
zehir akıtan çiyanlar
aciz durumunda saldırdılar
yuvasını yıktılar.
Zalimin mazlumu döndürdüğü kin halkasında
yüzü dost gönlü hainler,
tutunduğu dalı kırdılar
yuttular bir lokmada be oğul!
Kör olası hain alçaklar hani
göçüp gittiğini duymuşlar
utanma, arlanma ne gezer
başucunda yerlerini almışlar
derin acılara bürünmüşler
öylesine hıçkırarak
öylesine hisli ağlamışlar ki
şeytanlar kıskanmış gördüklerine be oğul!
Gecenin kuytu karanlığı,
çalı dibinde eskimeyen dostlar!
rüzgarın sesinde, dünden anıları fısıldar.
cevabı bilinse de,
sağdan soldan, “Ne oldu?” diye sorarlar.
Dert etme çözülür dediğim de bile
gözleri "Elveda" der gibi bakıyordu be oğul.
3.1.2012