|
Sanal Ortamda Sosyalleşen Yeni Nesil Gençler
( Dr. Cahit KARAKUŞ )
“Eşek arılarının kanatları vücutlarına göre küçüktür, aerodinamik açıdan eşek arılarının uçmamaları gerekir, fakat uçarlar.”
Sürekli güncellenen, çoklu kullanıma ve paylaşıma olanak tanıyan sanal ortam süreklilik kazanan yenileşmeye bağlı olarak yaygınlaşmaktadır. İnsanlar sanal ortamda günlük düşüncelerini yazmakta, tartışmakta ve yeni fikirler ortaya koymaktadır. Ayrıca kişisel bilgilerinin yanında fotoğraflarını ve videolarını da sanal ortamda paylaşan, iş arayan ve hatta eş arayan günümüz insanları çekinmeden gerçek dünyayı sanal ortamda yaşayabilmektedir. Sanal ortam aracılığıyla çok sayıda kişiye ulaşan, eski arkadaşlarını bulup hasret gideren, örgütlenen insanların, sanal olarak birbirleri ile iletişim kurup, sanal olarak sosyalleştikleri görülmektedir.
Medeni olmanın temel kuramı yüz yüze sağlıklı iletişim kurmaktır. Peki insanlar neden etkileşimli iletişimden kaçıp sanal iletişimi tercih etmeye yönelmişlerdir? Duygular, jestler, mimiklerin ifade edilemediği sanal bir ortamda, iletişim kurabilmek için tanımadığı, yüzünü görmediği birisine güvenen insanlarda, bilinmezlere yelken açmayı tetikleyen olgular nelerdir? Yüz yüze ya da birbirlerini tanıyan insanlar arasındaki iletişimin yerini birbirlerini tanımayan insanlar arasındaki iletişimin alması ve çok hızlı yaygınlaşmasının temelinde insanı insan yapan hangi yapısal ve ruhsal faktörler yatmaktadır? Neden birbirlerini tanımayan insanlar birbirleri ile internet olarak adlandırılan sanal ortamda muhabbet etmek istemektedirler?
Kitlelerle paylaşılması için kişi kendi profilini sanal ortamda tanımlar ve paylaşır. Birbirlerinin profillerini eklemesine olanak tanıyan ve sistemdeki her kişinin birbirini görmesini sağlayan web tabanlı hizmetler, sosyal paylaşım siteleri olarak adlandırılmaktadır. Sosyal paylaşım ağları, fotoğraf paylaşım sitelerini, video paylaşım sitelerini, iş sektörü için hazırlanmış profesyonel siteleri vb. içermektedir. Sosyal ağlar günlük hayatın niteliğini artırmakla beraber, kişilerin özel hayatlarını deşifre etmesi nedeniyle eleştiri konusu olmaktadır. Ancak bu durum sosyal ağlara olan ilgiyi azaltmamaktadır. Çünkü zamanlarının çoğunu sanal ortamlarda geçiren gençlerin kullandığı akıllı cep telefonu, müzik çalar ve bilgisayar gibi sayısal cihazların boyutları ve ağırlıkları küçülürken yetenekleri sürekli büyüdüğünden onların günlük hayatı da sayısal akıllı cihazların rutin parçaları haline gelmiştir. Öte yandan araştırmalar gençlerin gerçekte fazla seçeneklerinin olmadığı ve bir şekilde sanal ortama bağlandıklarını da göstermektedir. Akıllı cihazları kullanarak sayısallaşan ve sanallaşan gençler benzersizdirler ve kendi dünyalarını yaratma dürtüsüne ve olanağına sahiptirler. Bu yüzden önceki nesillerin sahip olamadıkları günlük deneyimlere sahip olmaya başlamışlardır. Sayısallaşan teknoloji yeni özgür iletişim araçları sunarken gençler de kendi deneyimlerini paylaşım şansı bularak, birbirlerini etkilemekte ve hatta birbirlerinin davranışlarını değiştirmektedirler. Ayrıca gençler yeni iletişim araçlarını hayatlarına sokma konusunda da aceleci ve esnektirler. Bu nedenle 1980 sonrası doğanlar, kullandıkları yeni teknoloji bakımından ön saflarda yer almakta ve bilgisayar kuşağı olarak adlandırılmaktadırlar.
Herkesi kaygılandıran önemli bir gerçek, günümüz gençleri, daha çocukken teknolojiye yönelerek sanal oyunlara ve hazır bilginin kolaycılığına sığınmalarıdır. Bu gençlerin büyük bir bölümü, sorumluluklardan kaçarak yaşamı bir eğlence gibi görüyor veya asosyal bir yaşam içinde bunalımlara sürükleniyor. Bu tehlikenin herkes farkında ama “suçluyu” belirleme, zararı en aza indirme konusunda görüşler farklı. Yasakçı bir anlayışla sorunun daha da büyüyeceğine kuşku yok. Öte yandan yeni nesil gençliğin en belirgin özelliği, farklılıklarıyla öne çıkmasıdır. 90’lara kadar hep tek sesli yapı var oldu. Birbirine benzeyen hikayelerin kopyalarını üretip duran eski neslin yerini alan yeni nesilde farklılaşma ve değişim başladı. Aynı zamanda bu değişim ve farklılaşma çok sesli bir orkestraya dönüştü. Gerçeklik algısı altüst olmuştur. Farklı gerçekliklerin olduğunu ileri sürmeye başladılar.
Yeni nesil gençlik tepelerden kendilerine bakılmasını istemiyor. Aynı seviyeden bakılmasını istiyor. Farklı yorumlama, farklı algılama, hatta tartışma onlarda kinlenme dürtüsü oluşturmamaktadır. Einstein derki “Delilik, sürekli aynı şeyleri yapıp, farklı sonuçlar beklemektir.” Günümüz gençleri farklı ve anlamlı şeyler konuşmaya başladılar. Onlarda yaratıcılık var. Hata yaptılar mı, onu örtmeye, gizlemeye yeltenmiyorlar. Her şeyleri açık ve net çizgiler ortada. Daraldım mı, hemen çocuklarımı arıyorum. Görüşlerini dinliyorum. Baktım ki farklı şeyler söylüyorlar, hatamı yüzüme vuruyorlar, canımın yanmasını umursamıyorlar. Ne yapıp ne yapmamam gerektiğini söylüyorlar. Direnmeyi ve mücadele etmeyi, doğru olduğuna inandıkları uğruna ölmeyi göze alıyorlar. Bir araya geldiklerinde ve örgütlerinde neler yapabildiklerinin farkına vardılar.
Yeni nesil gençler şirketlerde milyon dolarlık projeleri yönetiyorlar. Yüzlerce genel müdür var. Oysa sistem statükoyu korumayı kendine endekslemiştir. Bu endeks kendi tiranlığını ve despotluğunu yaratır. Bu ülke gençlerini sevmez. Onlara tahammül etmez. Ama nüfusun yarısı otuz yaşın altındadır. Gençlere karşı tutumumuz onları nasıl anladığımıza bağlıdır. Eğer iletişime ilişkin bilgiler daha tatmin edici olsaydı insanlar birlikte daha kolay yaşarlardı. O zaman sorunların önüne daha kolay geçilebilirdi. Çünkü bunlar, genellikle birbirimizi anlamadığımızdan ve yüzeyselliğin yanıltıcılığından ortaya çıkmaktadır. Günümüz gençleri dayatmacı zihniyeti ret etmelerinin ötesinde tepki koymaktadırlar. Biat etmekten ziyade kendilerini ifade etmek istemektedirler. Özde bir araya gelmeyecek olanların bile duygusal tabanda aynı anda tepki koymaları doğru analiz edilmelidir. Gençlerin sosyalleşme yöntemlerini beğenmeye bilirsiniz. Onları zorla bu işlevlerden vaz geçiremezsiniz. Yasaklar koyarak suçları tamamen yok edebilmeniz mümkün değildir; eğitim kadar bedel ödeneceğini bilmek te önemlidir.
Gençlerin gelenekleri, kültürel birikimleri, etik değerleri inkar ediyorlar yaklaşımı doğru değildir. Doğru bir gözle değerlendirmek, tartışmak, anlamak, ve yaşama katılan yüzlerini anlamlandırmak istemektedirler. Gelenek değişime açık olmalıdır. Değişime açık olmayan gelenekler bir süre sonra geçerliliği kalmayabilir. Her dönemin gelenekleşen eğilimleri vardır. Dikkat gereken nokta, yok olmuş denilen kimi gelenekler yenilerin içerisinde değişerek yaşamaya devam etmektedir. Gençler çok serbest olabilir, fakat sosyal kaygıları fazla olduğundan topluluk karşısında konuşmaktan çekinebilir ve konuşamayabilir. Ya da bir otorite figürüyle karşılaştığında; mesela iş görüşmesinde utangaçlık, sosyal kaygı yaşayabilir. Burada durumsal utangaçlık söz konusudur. Bu yüzden gençleri yargılamadan önce, hangi durumlarda ve neden kaygı hissettiklerine bakmak lazım. Daha bağımsız olmak istiyorlar ama bir taraftan da sosyal kaygılar yaşıyorlar. Çünkü geliştiremediği birtakım şeyler var bu gençlerin.
Otoriter ailelerde çocuk kendine güvenini kaybeder, korkmaya başlar. Günümüz anne ve baların çoğu gençliğinde yapmak isteyip de başaramadıklarını çocuklarından bekliyorlar. ‘Seni şu kursa yazdırdım, bu alanda ilerlemeni istiyorum’ demesi bir baskı. Anne-baba çocuğa seçme şansı sunmuyor. Çocuğun hafta sonları, akşamları doluyor. Kurstan kursa koşturuyor. Bu baskı karşısında gençler karşılarına çıkan problem çözücülerin kendilerinden saatlerce bahsetmelerini istemezler. Uzun cümleler ile uyutulmayı değil, çarpıcı ve dolu dol sözlerle kısa sürede bilgilendirilmeyi isterler. Ortak paydada çözüm üretmeyi ve heyecanlandırılmayı istemektedirler. Ortak platformda organize olmaktan çok sanal ortamda aynı düşünceleri paylaştıkları ile hareket etmeye yatkındırlar.
Küçük toplumların buluşma yeri olan yerlerin kapanmaya yüz tutmasıyla komşuluk ilişkileri de değişmektedir. Bu değişim yaşanan çevrede birbirlerini tanımayan ve yalnızlaşan insanların sayısını artırmaktadır. Öte yandan gençler, sosyal paylaşım sitelerinde yüzlerce kişiyle konuşuyor olmalarının gerçek ilişkilere benzemediğini; kendi odalarında ve yalnız olduklarını çok iyi bilirler.
|
|