Bilinçlenmeyi Engelleyen Faktörler

  Bilinçlenmeyi Engelleyen Faktörler   |   Hakkımızda  



ELEKTRONİK TACİZ VE MAHREMİYETE SALDIRI
( Dr. Cahit KARAKUŞ )




Birileri zarar vermek veya kötülük amacı ile size ait bilgileri yasal olmayan yollardan elde etmek veya çalışmanızı engellemek için elektronik cihazlar kullanıyorsa bu bir elektronik tacizdir.  Anayasa’da, herkes, haberleşme özgürlüğüne sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır, yöntemine uygun olarak verilmiş yargıç kararı olmadıkça haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz demesine rağmen, ne yazık ki, yasal olmayan elektronik ortamda dinlemeler ve izlemeler çok yaygın bir şekilde yapılmaktadır.

Ödenen su, doğalgaz, elektrik, telefon faturaları, kredi kartı ödemeleri, mevduat hesabından yatırılıp çekilen paralar, tapuda yapılan işlemler, ödenen emlak ve taşıt vergileri gibi yaptığınız tüm işlemler kimlik numaranız ile kayıt edilmektedir. Elektronik takip sistemlerinin illegal olarak kullanılması ile ekonomik hareketler, tüm harcamalar, harcamaları nerede hangi saatte, kiminle yaptığınız dahil, kişi adım adım izlenebilir ve takip edilebilir, alışkanlıklar belirlenebilir. Kestirim yapılarak bir saat sonra nerede olacağınız tahmin edilir.  Tüm dünyada kişisel kayıtlarımız ve namahrem yaşantımız ne kadar güvende tartışılmaya başlanmıştır.

Kitle iletişim araçlarındaki gelişmenin toplumun tüm alanlarında yaygınlaşması ve sınırların kalkması özel hayatın dokunulmazlığını tehdit etmeye başlamış ve bu da mahremiyet sorununu gündeme getirmiştir. Küreselleşme ve iletişim alanındaki gelişmeler birey ve toplum arasındaki dengenin değişmesi olarak belirmiştir. Bu iki kavramın insan yaşamıyla doğrudan bağlantılı olması, özellikle son yıllarda teknolojik gelişmelerin toplumsaldan bireye dönüştürülmesinin etkisiyle özel yaşam alanı sınırlarını gitgide daraltmaya başlamıştır. Özel yaşam alanı sınırı denilince ilk akla gelen mahremiyet kavramının, ticari kaygılar, gündemi değiştirmek, kişisel çıkarlar ve insanın doğasında var olan bastırılmış kimi duyguları ortaya çıkartmayı tetiklemesiyle, etik ve ahlaki açıdan anlamı oldukça değişmiştir. Teknolojik gelişme ve küreselleşme sonucu, iletişim kanalları bireyin ya da toplumun özelini günden güne tahrip etmektedir.

Hak mahremiyetinin anlamı; kişilik hakkı, özel hayata saygı, kişisel iletişim ve haberleşmenin dokunulmazlığıdır. Özel hayat, bireylerin tüm dış etkilerden ve baskılardan uzak olarak, kendi başına özgürce bir takım faaliyetlerini sürdürdüğü ve dokunulmazlığı bulunan yaşamsal alanıdır. Toplumsal bir varlık olan insan, bir çok faaliyette toplumla birlikte onun bir parçası olarak hareket etse de, her bireye kendi kişiliğini tüm saflığı ile yansıtabileceği bir alanı anayasal özgürlük olarak tanımak temel insan haklarındandır. Devlet, bireyin bu alan içersindeki yaşantısına müdahale etmemeli ve bu alana karşı dışarıdan gelen saldırılara karşı da bireyi korumalıdır.

Devletin, diğer bireylerin, kurumların bireysel özgürlüklerdeki sosyolojik ve teknolojik gelişmelere rağmen özel hayata müdahale etmesi artmaktadır. Bu durum artık öyle bir hal almıştır ki, insanoğlunun içinde bulunduğu bu dönem “gözetlenen toplum” kavramı olarak adlandırılmalıdır.

İletişim, düşünce ve ifade özgürlüğünün bir uzantısı olmakla birlikte,  özel hayatın sınırları içersinde de yer almaktadır. Bireylerin iletişimin mahremiyeti ilkesi çerçevesinde haberleşme özgürlükleri bulunmaktadır. Burada çatışmaya temel olan düşünce internetin bir kamusal alan sayılıp sayılmaması noktasında toplanmaktadır. Mahremiyetin bir yönüyle kişilik hakları, bir yönüyle iletişim özgürlüğü, bir yanıyla özel hayata saygı kavramlarıyla ilişki içersinde olması mahremiyetin kapsayıcı bir tanımla ortaya konulmasını gerekli kılmıştır. Bu noktada mahremiyet "bireylerin, devletin ve diğer kişilerin müdahalesinden muaf olarak hareket edebileceği, yaşamsal faaliyetlerini sürdürebileceği bir alanın ve kişilik haklarına bağlı olan tüm unsurların bütününe verilen ad" olarak açıklanabilir.

Kişisel verilerin korunması, teknolojinin imkanlarının geliştiği bir ortam içerisinde çok daha fazla önem kazanmaktadır. Veri iletim temelli sistemlerin gün geçtikçe gelişmesi ve bu sistemler arasında karşılıklı etkileşimli iletişimin sağlanması ise bilgi paylaşımını ve işlenmesini kolaylaştırmakta, bu durum toplumsal gelişmeye de ivme kazandırmaktadır. Öte yandan verilerin işlenmesi, özellikle bireylerin yalnız kalabilecekleri başka bir deyişle devlet ve diğer kişilerin müdahalesinden muaf olarak yaşamsal faaliyetlerini sürdürdükleri alanın kendilerine bırakılmasını talep etme hakkını sınırlandıracak, bazı durumlarda da imkansız hale getirecek tehlikeleri de beraberinde getirmektedir.

Kimsenin özel yaşamına ya da haberleşmesine keyfi olarak karışılamaz, onuruyla oynanamaz ve saldırılamaz. Herkesin, bu tür karışma ve saldırılara karşı yasa tarafından korunma hakkı vardır. Herkes, özel ve aile yaşamına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Elektronik takip iş dünyasında hızla büyüyen bir olgudur. İşverenler şimdi video ile gözetliyorlar; çalışanların telefon görüşmelerini dinliyorlar; çalışanların internet ya da e-posta kayıtlarını inceliyorlar; GPS ile çalışanlarını takip ediyorlar; hard disklerindeki belgeleri karıştırıyorlar; her gün ziyaret ettiğimiz web sitelerini takip ediyorlar.

İşin ürünlerinin ve iş süreçlerine ilişkin bilgilerin takip edilmesi meşru görüldükçe, insanların alışkanlıklarının ve çalışanların yaşamlarının takibi de meşrulaşıyor. Teknoloji iş yerinde yaygınlaştıkça giderek daha pervasız oluyor. Kişisel verilerin toplanması ve kullanılması iş yeri gözetiminin bir yan ürünü ve çalışanların özgürlüğünü giderek daha çok tehdit ediyor. Çalışanların mahremiyetini korumak; iş yerine temel adaleti ve saygınlığı geri getirmek için, iş yerindeki elektronik takibi kontrol edecek yasal düzenlemelerin yapılması gerekiyor. İşverenler meşru gördükleri maddi çıkarları nedeniyle takibe başvuruyor olsalar da, bunun çalışanların mahremiyeti üzerinde yıkıcı bir etkisi oluyor. Sanal olarak iş yerinde yaptığımız ya da söylediğimiz her şey işverenler tarafından takip ediliyor.

Cep telefonlarının, çağrı cihazlarının ve ev bilgisayarlarının ortaya çıkışı ev ve iş yeri arasındaki geleneksel duvarları hızla yok ediyor. İnsanlar evdeyken işverenleriyle düzenli olarak iletişim halindeler. Kişisel iletişim de giderek daha çok iş yerinde gerçekleştiği anlamı taşıyor. İşverenlerin takip sistemlerinin düzenli olarak kişisel iletişimi kayıt altına aldığı anlamına geliyor. Bu iletişim çoğu zaman çok hassas değil. Fakat kimi zaman mesajlar çok kişisel olabiliyor. Masasında öğle yemeğini yerken eşine romantik bir mesaj atan çalışan yazdıklarının patronu tarafından okunduğunu fark edebilir. Ya da bir çalışanın doktoru için hazırladığı not açığa çıkabilir.

İnternet takibi son derece tehditkar olabilir. İnsanlar bugün temel bilgi kaynağı olarak İnternet’e başvuruyor ve hatta iş yeri telefonu ya da e-posta üzerinde paylaşmaya çekineceği bilgileri arayabiliyor. Bu kısmen internet üzerinden yapılan araştırmanın verimliliği ile ilgili. Tecrübesiz biri bile, geleneksel yollarla arandığında saatler hatta günler sürecek bir bilgiye web üzerinden birkaç dakika içinde erişebilir. İnsanlar ayrıca internet üzerindeki araştırmalarında anonim kalabildikleri için bu yolu tercih ediyorlar. Sonuç olarak insanlar hayal edebileceğiniz her konuda en hassas konularda bilgi ya da yardım alabilmek için internet’e başvuruyorlar. Aile içi şiddete maruz kalan kadınlar bilgi, sığınak ya da benzer biçimdeki yardımlar için internet’e bakıyorlar. Bunun yanında, alkol ve uyuşturucu sorunu olanlar, maddi sıkıntıları olanlar, evliliğinde sorun yaşayanlar ya da sağlık konularında bilgi almak isteyenler internet’e bakıyorlar. Web erişiminin izlenmesi, bir işverene çalışanların en hassas problemlerini görebildiği bir pencere açıyor.

Bunlar içinde en tehditkar olanı ise video takibi. Bazı kameralar yerindedir. Caddelerdeki,  ve otoparklardaki kameralar özel hayatımıza müdahale etmeden güvenliğimizi sağlarlar. Fakat işverenler kameraları sık sık kabul edilemez yerlere koymaktadırlar. Çok sayıda işveren soyunma odalarına, tuvaletlere ve hatta zaman zaman duşları ayıran bölmelere kamera yerleştiriyorlar. Hiç kimse işte cinsel röntgenciliğe maruz kalmamalıdır.

Kurumsal izlemenin yanında takip işini yürüten çalışanlar, kendi zevkleri için çalışma arkadaşlarının mesajlarını okumaktadır. En onur kırıcı olanı da çalışanların ne zaman izlendikleri konusunda bilgisi sahibi olmamasıdır. İşverenlerin çoğu çalışanları bu konu hakkında uyarırken, bir kısmı bunu gereksiz görmektedir. Standart şirket uyarıları ise sadece şirketin her an her şeyi izlemeye hakkı olduğunu belirtmekle sınırlı kalmaktadır. Çalışanlar takip edilenin e-postaları mı, sesli postaları mı, web erişimi mi yoksa hard diskleri mi olduğunu bilememektedirler. Takibin sürekli mi, rast gele mi ya da ihtiyaç duyulduğunda mı gerçekleştiği bilinmemektedir. Hatta izlenip izlenmediklerini bilememektedirler. Böyle bir uyarı hiç uyarmamaktan çok  daha kötüdür. Durum bugün bu kadar kötüyken, gelecekte daha da kötüleşmesi muhtemeldir. Bugün birçok çalışan, evdeki bilgisayarlarını kullanarak işverenleri için çalışmaktadır. Milyonlarca insan evdeki bilgisayarlarını işyeri ağlarına bağlayarak gayri resmi şekilde geceleri ve hafta sonları evden çalışmaktadır. Bu durumda ev bilgisayarları işverenlerin takibine açılmaktadır. İşyeri takip sistemleri geçici olarak ağa bağlanmış ev bilgisayarları da dahil olmak üzere ağdaki tüm bilgisayarları takip etmektedir. Bu da ev bilgisayarımız üzerinden gerçekleşen kişisel iletişimimizin işverenlere açık olacağı anlamına gelmektedir. Ev bilgisayarlarımızdan attığımız kişisel e-postalar kadar mali kayıtlar ve bilgisayarlarımızdaki kişisel bilgiler işverenlere açılacaktır.

İşverenler elektronik takibi genellikle verimliliği arttırmak amacıyla uygularlar. Takibin bunu başarıp başaramadığı şüphelidir. Aslında çok fazla takip, çalışanlar üzerinde stres oluşturarak ve çalışanların moralini bozarak verimliliği azaltabilmektedir. İşveren ve çalışan arasındaki güven yüksek bir verimlilik düzeyi için temeldir; gereksiz ve gizli takip bu güvene zarar vermektedir.  Bu işverenlerin çalışanları hakkında elektronik aygıtlarla hiçbir zaman veri toplamayacağı anlamına gelmez. Bu sadece takibe verimlilik artışı niyetiyle başvurulmasının doğru olmayacağı anlamı taşır. Herhangi bir takip programı başlatırken işverenler aşağıdakilere dikkat etmelidirler:

a)           Uygulanması planlanan takip yönteminin verimliliğe nasıl bir katkısı olacağına

b)          Takip programının çalışanlar üzerinde yaratacağı strese

c)           Çalışanların moraline etkisine

d)          Artan verimliliğin artan stresi ve düşen morali dengeleyip dengelemediğine

Yöneticiler ve işletmeciler, çalışan sorunlarıyla ilgilenebilmeleri için esaslı bir şekilde eğitilmelidir. Çoğu işte yöneticiler çalışanların hassas sorunlarının üstesinden gelme konusunda yetersiz kalmaktadır. Esaslı bir şekilde eğitilmiş yöneticiler, elektronik takip konusunda oluşan kaygıyı dağıtma konusunda şirketler için en değerli hazinedir. Yönetici personel, yönetmelikler hazırlayıp kaygıları tespit edebilir ve şikayetler üzerine kafa yormanın yanı sıra şirket kaynaklarını israf eden çalışanları da takip ederek bu kişilerle birebir görüşebilir. Elektronik takibin gerekli olup olmadığına dair kurum içi bir değerlendirme yapmak gerekir. Bu açık bir nokta olarak görülebilir; fakat bir çok işletme gerçekten ihtiyaçları olup olmadığını iyice düşünmeden büyük ölçekli elektronik takip mekanizmaları kurmaktadır. Takibi devreye sokmadan önce yönetim çalışanlarla verimlilik sorunları üzerine konuşmalıdır. Çalışanlar alternatif çözüm önerileri getirebilirler. Eğer takip yönünde bir tercih yapıldıysa, çalışanlara, takip programının ve kapsamının kabul edilebilir şekilde tasarlanabilmesi için söz hakkı verilmelidir. Eğer takip gerçekleştirilecekse, kapsamı sadece hedefleneni gerçekleştirecek kadar dar olmalıdır. İşverenler, takip kapsamını sadece iş ile ilgili konularla sınırlı tutmalı, kişisel iletişimi takip etmekten kaçınmalıdırlar. Ayrıca, web erişim yazılımının her bireyin girdiği sitenin izlenmesini gereksiz kılacak şekilde düzenlenmesi gerekir. Takip “vaka temelli” olmalıdır. Bu takibin sadece uygunsuz bir durum yaşandığında devreye sokulması ve ilgili olayla sınırlı kalması anlamına gelir. Eğer bir şirket takip programını uygulamayı seçtiyse, bu konuda gerekli uyarılar yapılmalıdır. Bu uyarı, takip sırasında neyin izlendiğinin ve izlemenin ne zaman gerçekleştiğinin bilgisini içermelidir.

İşverenlerin takip programlarını uygulamalarını destekleyen birçok meşru nedenleri vardır. Şirket e-posta sistemlerinin uygunsuz sonuçlar doğurabilecek şekilde kullanıldığı zamanlar olmuştur. İnternet’teki sonsuz enformasyon çalışanları işte aşırı bir şekilde web’de sörf yapmaya sürükleyebilmektedir. İşverenler bu durumlarla baş etmeye gereksinim duyarlar. Fakat hiçbir sınır tanımadan yapıldığında beraberinde ciddi gizlilik ihlallerini de getirmektedir. İnsanlar robot değildir. İş yerinde havayı, sporu, ailelerini ve işle ilgili olmayan birçok şeyi tartışırlar. İşle ilgili olmayan bu konuşmaların çoğu zararsız olmasına rağmen bazısı son derece kişiseldir. Bir çalışan en iyi arkadaşına kocasıyla ilgili problemlerinden ya da çocuğunun uyuşturucu kullandığına dair şüphelerinden bahsedebilir. Çoğu işveren röntgenci değildir. Çoğunlukla da iş performansıyla ilgisi olmayan konular hakkında bilgi sahibi değillerdir. Ancak nadiren kişisel ve iş iletişimini ayırmak konusunda girişimde bulunulur. Bir işveren çalışanının kişisel iletişimini takip etmeden de işlerini verimli ve üretken bir şekilde idare edebilir. Şurası açıktır ki, gizliliği en çok zedeleyen çalışanların duşlarda ve soyunma odalarında gözetlenmesi gibi pratiklerin işle ilgisi yoktur ve açık seçik tacizdir. Çalışanların bu tarz yerlerde son derece yüksek bir gizlilik ve kişisel imtiyaz gereksinimi vardır.










SAYFA BAŞI      BİLİNÇ      HAKKIMIZDA      İLETİŞİM      ANA SAYFA