Eğitilmiş sirk hayvanlarını ilk gördüğümde, “bu kadar dangalakça bir cahillik, ancak tahsil ile mümkün olur” dedim. Kendilerinden oldukça emin, bilgili olduklarına dair görüntü veriyorlardı. Başkaları hakkında epey gelişmiş sezgileri ve bilgileri olmasına rağmen, kendileri konusunda şaşırtıcı derecede cahil, kandırma yeteneklerinin son derece gelişmiş ve kıvrak oldukları, yaptıkları her şeyi bir takım erdemlerle süsleme eğilimleri olduklarını gördüm. Vicdan, ahlak gibi temel kavramları sürekli kendilerini temize çıkartmak için yaparlar. Kendilerini korumak için harcadıkları enerjinin yarısını gerçekle yüzleşmek, empati yapmak, sorgulamak, ölçmek ve öz eleştiri için harcalar aslında çok daha büyük yüklerden kurtulacaklar. Fakat, birden fark ettim ki eğitilmiş bu cahil çocuklar hatalarını düzeltmekten çok, kendilerinden başka hiç kimsenin bir şey bilmediğine inanmayı, kendinden olmayanları dışlamayı, hatta yok etmeyi kendilerine verilmiş bir hak olarak görüyorlardı.
Kendileri dışında bir dünya olmadığına inanmış sanal zümrenin eğitimli çocukları birbirlerini giyimleri, arabaları, tatil yaptıkları yerler ile tanırlar. Grup halinde hareket ederler. Rahatsız oldukları birini, kendilerine göre öğrendikleri saygınlık (!) sınırları içinde yok saymaya başlarlar; konuşturmazlar, sürekli sözünü keserler. Sorgulamadan çekinirler, yetersizdirler, bilgisizlikleri ortaya çıkacaktır. Dinlemezler, önyargılıdırlar. Fakat ağızları iyi laf yapar, arkalarında dayıları vardır. Sen bilemezsin-i koro halinde haykırırlar. Suratlarının rengi soluktur. Farklı olanı yok saymak için özel geliştirdikleri dışlama yöntemlerini uygularlar; sağırlaşırlar, dinlemezler, duymak istemezler. Tüm cümleleri “hayır yanlışsın” diye başlar. Araya girip müdahale edilmek, bir şeyler anlatılmak istendiğinde izin vermezler, konuşmayı keserler, itaat etmeye zorlarlar.
Tuhaf olan ise rakip algıladıkları kişiyi tanımadan, kişiliğini, bilgi düzeyini, kültürünü bilmeden, merak edip öğrenmeden hemen saldırırlar. Bilmek istemezler. Çünkü sirk hayvanları gibi davranış sergileyen eğitilmişler, küçümseyip hor görmeyi birer üstünlük derecesi olarak yaradılıştan kendilerine verildiğine inanırlar. Araştırma yapmadan, çıkarlarına itaat etmeyenleri yargılama cüretkârlığını kendilerine verilmiş hak olarak görürler. En büyük, en bilgili gibi enleri bol olan onlardır. Onların dışında bu ülkede hatta bu dünyada hiç kimse daha kültürlü ve daha bilgili olamaz. Olmamalı. Bu yüzden kendileri dışındakileri dinlemeden, sorgulamadan, dışlayarak kendi kendilerine onların bilgisiz olduğunu ispat etmeye çalışırlar. Oyun düzenleri bozulduğunda ise sağlıklı davranış geliştiremezler. Geleceğiniz ellerinde ise yandınız, hazır olun sizi mağdur edeceklerdir. Bunu yapmalarına hiçbir etik değer engel olamayacaktır. Empati yapmaktan yoksun, kendinden olmayanları, farklı olanları dışlamayı alışkanlık haline getirenler, ayrımcılık temelinde grup içi etik olmayan yaşam geliştirirler. Doymak bilmeyen, oburlaştıkça şımaran bu sirk hayvanlarının saldırılarından geleceğimizin teminatı olan gençlerimizi nasıl koruyacağız?
Lider nasıl olunur kitaplarının sağladığı katkıyı anlatan bir asistan kadının anlatısı: İşe ilk başladığımız yıllardı. Patronumuz olan genç adam gazete okuyordu. Birden yerinden fırladı. Koşarak dışarı çıktı. Yerimden kalktım, gittim, okuduğu gazete sayfasına baktım. Büyük puntolar ile “Kişiliğinizi yirmi soruda test edin” yazıyordu. Patron ofise geri döndüğünde “lider nasıl olunur ve beden dili kullanımı” kitaplarından çok sayıda satın aldığını fark ettim. Başladı okumaya orada ne yazıyorsa ya yazılanların aynısı ya da tam tersi gibi davranmaya çalışıyordu. Ben okuyorum o da davranışını yazılanlara göre değiştiriyor ya da düzeltiyordu. Eğitimin ilk başlarında, davranışları tamamen sirk hayvanlarınkine benziyordu. Bir gün onu toplantıda gördüm, sanki konuşan o değildi, gözlerime inanamadım. İzlemeye başladım. En dikkat çekeni ise karşısındakilerin tümü, lider nasıl olunur dersi almış harika çocuklardı. Fakat bizim ki onlardan farklıydı; yetenekliydi, kendine güveni tamdı. Oynamıyor yaşıyordu. Yalan söylemeye başladığında ellerini saklamadı, parmağını yüzünün hiçbir yerine dokundurmadı ve gözünü karşısındakinin gözünden ayırmadı. Çünkü okuduğumuz kitapta yalan söyleyen gözünü karşısındakinden kaçırır, ellerini saklar, parmaklarını burnuna değdirir yazıyordu. Bizimki yalan söylerken gözünü karşısındakinin gözüne kilitledi, ellerini güç unsuru olarak masanın üstüne koydu ve burnuna dokunmadı. Ve karşısındaki sirk maymunları bizimkinin doğru söylediğine inanmışlardı. Sonra bizimki doğruları konuşmaya başladı, anlattıklarının tümü doğruydu, konuşurken gözlerini karşısındakinden sürekli kaçırdı, ellerini saklamaya başladı ve sürekli parmaklarını burnuna dokundurdu. Adam doğruyu söylüyordu, fakat diğer sirk hayvanları bizimkinin yalan söylediğine inandılar. Birden toplantıda diğerleri beden dilleri ile haberleşmeye başladılar. Toplantı biter bitmez, bizimki koşarak çıkıp gitti, onlarca kitap satın alıp dönmüştü; toplantı yönetimi, beden dili ile toplantıda haberleşme yöntemleri. Eyvah yandık dedim. Çünkü sıra bize gelmişti. Haftalarca karşımızdakini kandırmak için toplantıda nasıl davranacağımızı öğrendik. Sonunda başardık. Tüm şirket çalışanları sirk hayvanları gibi davranış geliştirmiştik. Aradan yıllar geçince iki şey fark ettim. İlki bizim ki, zengin iş adamlarından biri olmuştu. İkincisi ise bizler ise artık dostlarımıza, hatta çocuklarımıza bile dürüstçe davranamıyorduk.
Hedefe ulaşmada izlenecek yol strateji olarak adlandırılır. Güç olmada ya da güce erişmede kullanılacak ara kademelerin çekim alanına girmek için doğum gününde çiçek, özel günlerde hediye, aynı alanda ikamet ya da tatil, aynı sosyal alanları kullanma gibi işlevlere girişirler. Bunlar yönetici olmak için can verenlerdir. Davranış ve rol çalma konusunda uzmandırlar. Genel müdür sekreterinin anlattıkları inanılır gibi değildi;
Müdür bir yaz tatilinde akşam saatlerinde kendisini aramış. Ben size yalnız tatil yapmak istediğimi söyledim. Burada bir arkadaş sabah, akşam bana selam verip durur, hemen ilgili müdürünü arayın bu arkadaşı buradan alsınlar demiş. Sinir geren bir durum konusu. Müdür olmayı kafaya koyan bir mühendis ve annesinin oynadığı oyunda arkadaşımız önce genel müdürün eşinin hangi kuaföre gittiğini öğrenir. Anne hemen o kuaförde soluğu alır ve genel müdürün eşinin hangi günlerde oraya geldiğini öğrenir ve arkadaşlık kurar. Başlar oğlunun yeteneklerini anlatmaya. Hangi davetlere katıldıkları öğrenilir. Hemen o davetlerde yerlerini alırlar. Sonra genel müdürün nerede tatil yapacağı öğrenilir. Kimden genel müdürün sekreterinden, nasıl mı, çay aralarındaki muhabbetlerden. Hemen anne ilgili tatil köyüne gider. Genel müdürün tatil yapacağı siteden yazlık kiralar, hem de kapı komşu olacak şekilde. Geriye kalanları ve olanları siz düşünün. Demek ki yönetici olacaksan, çekim alanına girmeniz gerekmektedir. Çekim alanına girmede önemli olan doğru stratejiyi geliştirmektir. Strateji bir defasında tutmaz ise sorun değil, denemeye devam edeceksin. Bir gün muhakkak başaracaksınız.
Proje değerlendirme toplantısı yapılacak. Toplantı masasının bir tarafına projeyi yapmaya aday olan ekip, karşı tarafta eğitilmiş sirk hayvanları yerlerini aldı. Eğitilmiş sirk maymunları göz teması kurmaktan kaçınan, baştan infaz kararı vermiş komitacılara benziyorlardı. Proje ekibi soruları yanıtlamaya hazırdı. Gerçi toplantı öncesi hazırlıklar yetersizdi. Ortak ekip bünyesi geliştirilmemişti. Önceden yapılan toplantılarda zayıf ya da güçlü yanların belirlenmesinden çok herkes kendini ispat etmeye çalışmıştı. Tüm bu olumsuzluklara rağmen değerlendirme toplantısında tüm ekip sorulan soruları yanıtlamaya çaba gösterdi. İki hafta sonra “proje ekibi kalitesiz, proje lideri yetersizdir” cümlesini tanımlayan ifadelerden ibaret olan değerlendirme sonucu geldi. Eğitilmiş sirk hayvanları kendi aralarında değerlendirme yapmışlar ve tüm ekibe sıfır puan vermişlerdi. Yetersizlikler vardı, fakat tüm ekip sıfır puanı hak etmemişti. Ne olmuştu da sıfır puan vermişlerdi. Çıkarları unutulmuştu. Hemen çarklar dönmeye başladı. Değerlendirme komitesindeki sirk maymunlarından bir kısmı projeye danışman oldular, hem de iyi bir ücret ile. Neden böyle bir rapor yazdıkları sorulduğunda geçmişi bırakalım, geleceğe bakalım demişler. Detaylı araştırma sonucunda ise çıkarlarını korumak için böyle bir oyun oynadıklarını öğrendim.
Toplantı yönetimi kitabında adamın biri yazmış; “toplantı sonunda lider kendi görüşünü, kararını açıklar ve toplantıyı kapatır. Toplantılarda, toplantı yöneticisi olarak ilk ve son sözü daima lider söyler.” Bu yazıyı yazan neden yazmış, niye yazmış anlamadım. Yalnız sirk hayvanları gibi davranış geliştirenlerin vazgeçemedikleri yaygın bir uygulama olduğunu gördüm. Toplantıyı önce o başlattı, fark ettim ki eğitilmiş sirk hayvanı. Karar aldım, toplantıyı bu adama bitirtmeyeceğim. Toplantıyı bitiren konuşmayı yaptı, hemen söz aldım, çıldırdı, karşılıklı savaş başladı mı? İnanılmaz bir stres yaptı adam. İlle de toplantıyı bitirecek. İnanılmaz bir stres, koskoca adam, bir şirketin çok büyük yöneticisi, inanılır gibi değil. Adamın biri kitabında yazdı diye toplantıyı o bitirecek ve herkese lider olduğunu ispat edecek.
Yaşama anlam kazandıran en soylu davranış pozitif etkinliktir, saygıdır, paylaşmadır. İnsanın davranışlarına beklenti ve gereksinimleri yön verir. Duyguların önemsenmediği bir sınıf topluluğu her zaman ruh sağlığını bozar. Kral ve mahiyetinin bulunduğu bir ortamda bir sessizlik ve itaat istenir. Kralın gücünü belirleyen mahiyeti, süreç içerisinde daha fazla tehdit edici hale gelmektedir. Farklı olanın varlığından bilinçli veya bilinçsiz bir tedirginlik duyulmaktadır. Baskıcı tavırlar farklı olanın zihinsel ve duygusal enerjisini saptırır. Bu durumda ya boyun eğer ya da tepkici tavır geliştirir.
Çatışmaları ortadan kaldırmak için, sirk hayvanları gibi davranış geliştiren eğitimlilerin dengeli ve düzenli bir iletişim kurmayı öğrenmeleri ve ortak değerler oluşturmaya çalışmaları en akılcı çözüm olacaktır. Ya mağdurlar! Sirk hayvanları için öncelik çıkarları ve menfaatleridir. Bunu bilmeleri yeterli olacaktır.