"Kötüler, kendilerine tahammül edildiğini fark ettiklerinde daha çok azarlar. TOLSTOY "
Organizasyon içerisinde kendi karanlık dönemini başlatmak isteyen kontrolsüz güç kendine ait krallık alanını oluştururken;
Yönetimde kontrol, sorgulama ve hesap verme metodolojilerinin boş ya da yetersiz olduğunu fark ettiğinde etik olmayan faaliyetlere yönelir.
Üst düzey yönetimin yaşamsal alanında varlık göstermek için çaba sarf eder, özellikle liderin çekim alanına girmek için stratejik oyunlar oynar.
İlişkiyi özelleştirir, liderin adamı olduğunu etrafına göstermeye başlar.
Bir makam elde etmek için tüm imkanlarını seferber eder.
Makamı ele geçirdiğinde özel isteklerini emri altındakilere ve çevresindekilere görev olarak tanımlar.
Organizasyonu anlamlandıran kuralları, tanımları ve yönergeleri ihlal eder, yok sayar, kendine ait kuralların tanımlı olduğunu ve liderin emri olduğunu sürekli tekrar eder.
Farklı anlayışta olanlar ile kurumsal kimliğini kullanarak çatışmaya dayalı mücadele başlatır, tasfiye eder.
Yalan söyler, iftara atar, tehdit eder, liderin arkasında olduğunu sürekli tekrar eder.
Vazgeçemediği zaafı, maddi çıkarıdır. Her görevde maddi çıkar arar.
Kontrolsüz güç kendi başına bir hiçtir. Sistem içerisinde kritik pozisyonlarda kritik ağabeyleri vardır.
Ağabeylerine muhbirlik yapar, özel ihtiyaçlarını karşılar, nemalandırır. Ağabeylerinin özel muamele görmeleri için ne gerekiyorsa onu yapar.
Ödülü ise hoş görülmektir, yaptıkları pisliklerin üstünün örtülmesidir. Peki kimdir bu ağabeyler? Bilinçli olarak kontrolsüz gücün yükselmesine ve kontrolsüz hale gelmesine neden katkı vermektedirler?
Kontrolsüz gücün zaman içerisinde kendine tapacak hizmetkarları da oluşur.
Bu hizmetkarlar el etek öperler, yalakalık yaparlar, her şeyin yolunda olduğuna dair sürekli propaganda yaparlar. İzlerler. Bilgi toplarlar.
Ayak oyunları oynarlar. Kısaca kontrolsüz gücün daha da güçlenmesi için beslerler.
Kontrolsüz güç, üst yönetimi arkasına aldı mı, durmak bilmez, her şeyi kontrol etmeye ve yönetmeye başlar.
İllegal ve kirli işler normal karşılanmaya başlanır ve üzeri sürekli örtülür. Örtünün altında iş çevirir, dışarıdan görülmediğine inanır.
Oysa örtüdeki davranış değişiklikleri etrafa çok kötü kokular yayar. Sonu skandallar ile biter.
İlişkiler ağı çok karmaşık ve iç içe olduğundan, karanlık sinir ağı ile tüm sistemi izlediğinden temizlenmesi ve ayıklanması çok zordur.
Ülkenin birinde çok akıllı bir kral;
“Öyle bir elbise istiyorum ki, dünyada bir eşi daha olmasın. Bana böyle bir elbise dikecek terziyi zengin edeceğim” diye ferman yayınlar. Haber her yana yayılır. En iyi terziler, ellerindeki kumaşlarla, saraya gelirler. Hepsi yapacaklarını krala anlatırlar. Ama kral anlatılanlardan hiç birini beğenmez.
Sonunda saraya bir terzi gelir. Krala;
“Efendimiz ben özel elbiseler diken terziyim. Size öyle bir kumaş dokuyup, öyle bir elbise dikeceğim ki, sizden önce kimse böyle bir elbiseyi giymemiş olacak" demiş.
Terzi kralın emri ile hemen başlar çalışmaya. Gece geç saatlere kadar dokuma ve dikiş makinelerinin sesi hiç kesilmez.
Çok özel çalışması karşılığında da sürekli kraldan keseler dolu altın ister. Kral da hiç itiraz etmeden verir altınları.
Aradan günler geçer, kral terzinin dokuduğunu söylediği kumaşı merak eder ve mahiyetindekiler ile birlikte terzinin çalıştığı odaya giderler.
Kral dokunan kumaşı ve dikilen elbiseyi göremeyince;
"Demek bunca zamandır beni kandırdın ha!” diye kızar.
Terzi sakin ve kendinden emin;
"Kralım dokuduğum kumaşı sadece çok akıllı insanlar görebilir. Aptallar göremez, bakın ne kadar da güzel ve kaliteli bir kumaş değil mi?" diye sorar.
Kral aptal durumuna düşmemek için yanındaki ordu komutanı ve vezirine döner. Onlar da aptal duruma düşmemek için kumaşı ve dikilen elbiseyi çok beğendiklerini ve mükemmel olduğunu söylerler. Bunları duyan kral; "Evet çok güzel olmuş" demek zorunda kalır.
Sonunda elbiseyi teslim günü gelir. Halk toplanır, hazırlıklar biter. Terzi kralın üzerine gerçekten varmış gibi bir elbise giydirir. Sonrada karşısına geçer; "Çok şık oldunuz efendim, muhteşemsiniz" der.
Kral terzinin bu iltifatları karşısında, kimsenin kendisinin aptal olduğunu düşünmesini istemediğinden ve aynada gördüğü çıplak bedene hiç aldırmadan;
"Eline sağlık, mükemmel, tüy gibi hafif ve havadar da oldu” der. Adamlarına döner. “Yeni elbisemi nasıl buldunuz” diye sorar.
Ne kadar da güzel, ne kadar da muhteşem bir elbise diyerek hep birlikte koro halinde haykırırlar.
Kral yeni elbisesi ile çıkar saraydan. Dışarıda toplanan halk kralı çıplak görünce çok şaşırırlar. Ama kimse cesaret edip krala gerçeği söyleyemez. Halk da; “Kralımızın elbisesi çok güzel, ne kadarda yakışmış, müthiş şık gösteriyor” diye bağırırlar. Kral da bunları duyunca çok keyiflenir. Tam o sırada küçük bir çocuk; "Kral çıplak!" diye haykırır. Gülmeye başlayan halk, cesaretlenir; “Kral çıplak, kral çıplak” diye bağırmaya başlar.
Kral o an çıplak olduğunu ve en önemlisi de aldatıldığını fark etti mi? Terzinin başına ne geldi? Veziri ve komutanın akıbeti ne oldu? Bilen var mı?
Kendilerini çok akıllı, üstün gören yönetim ve mahiyeti, özellikle terzilerini seçerken çok dikkatsiz davranmaktadırlar!