ELEKTRONİK HARP

 

 

YÖNLENDİRİLMİŞ ENERJİ KAYNAKLARI

ve

STRATEJİK SAVUNMA GİRİŞİMİ

( Dr. Cahit KARAKUŞ )

 

 

 

“Elektrik enerjisinin boşlukta bir yerden başka bir yere iletilebilmesi için ortamın kırılması, iyonlaşması, plazma denilen hale dönüşmesi gerekir. Böylece ortam tıpkı elektrik telinin elektriği ilettiği şekilde elektriği iletecektir.” TESLA

 

 

 

İÇİNDEKİLER

 

GİRİŞ. 3

1.      TARİH.. 3

1.1.       Antik Mucitler. 3

1.2.       1875 – 1925 New York. 3

1.3.       Tesla. 6

1.4.       Marconi 9

1.5.       Robert Watson-Watt. 11

1.6.       İkinci Dünya Savaşı Nazi Almanyası 12

2.      HIGH FREQUENCY ACTIVE AURORAL RESEARCH PROGRAM... 13

2.1.       İyonosfer. 14

2.2.       Yeni Dünya Düzeni ve HAARP. 18

2.3.       Komplo Teorileri 21

3.      YÖNLENDİRİLMİŞ ENERJİ KAYNAKLARI 23

3.1.       Parçacık Işın Silahı 25

3.2.       Ses Dalgaları 26

3.3.       Elektromanyetik Dalgalar. 30

3.4.       Yüksek Güçlü Elektromanyetik Fırlatıcılar. 36

3.5.       Elektromanyetik Koruma ve Kalkan. 37

3.6.       Radyo Teleskopları – Uzaydan Gelen Sinyaller. 38

3.7.       Anten. 39

3.8.       Lazer Silahları 41

KAYNAKLAR. 44

 

 

GİRİŞ

Yönlendirilmiş enerji silahı - Directed-Energy Weapon (DEW), bir mermiyi ateşleyen araçlar olmadan belirlenen yönde enerjinin yayılmasıdır. Diğer bir anlatımla istenen etkiyi bırakmak için enerjinin hedefe aktarılmasıdır.  Etkileri ölümcül olabilir de, olmayabilir de.  Odaklanılacak nokta enerji kaynaklarının kontrolü ve yönetimi üzerine olmalıdır.  

1.           TARİH

1.1.         Antik Mucitler

Arşimet'in Güneş ışınlarını büyük bir ayna aracılığıyla düşman üzerine yansıtıp gemileri ateşe veren bir proje üzerinde çalıştığı hatta uyguladığı da söylenir. İnanılması oldukça güç olan bu hikaye, büyük bir ihtimalle bir efsaneden başka bir şey değildir. Bununla birlikte Arşimet'in icat ettiği makineler, Romalıların gözlerini o derece yıldırmıştı ki surların üzerinde bir ip ya da değnek gördükleri zaman onun bir makinesi sanarak bağırıp kaçıştıklar söylenir. Arşimet’in geometriye yapmış olduğu en önemli katkılardan birisi, bir kürenin yüzölçümünün 4πr2 ve hacminin ise 4/3πr3 ye eşit olduğunu kanıtlamasıdır. Bir dairenin alanının, tabanı bu dairenin çevresine ve yüksekliği ise yarıçapına eşit bir üçgenin alanına eşit olduğunu kanıtlayarak pi değerinin 3 +l/7 ve 3 +10/71 arasında bulunduğunu göstermiştir. Başka bir değişle bu formülleri suyun hacim kullanma esnasında alabileceği öz kütle çapıdır. Öz kütle ya da yoğunluk fizikte, belirli sıcaklık ve basınç altında birim hacimdeki madde miktarıdır. Sabit basınç ve sıcaklık altında; Kütlesi artan bir maddenin hacmi de artar dolayısıyla, hacimle kütle doğru orantılı değiştiği için öz kütle değişmez.

 

1.2.         1875 – 1925 New York

Elektrik 19. yüzyılda laboratuardan çıkarak insanların  günlük yaşamına girmeye ve günlük yaşamdaki her şeyi değiştirmeye başladı. Aydınlatmada gaz lambaları ve kandiller yerlerini elektrik enerjisiyle çalışan ampullere bırakıyordu. Kuşkusuz bu dönemde çok sayıda bilim insanı önemli keşiflere imza attılar; ancak içlerinden bazıları galaksinin parlayan yıldızları gibi binlerce keşif  ve icatta bulundular. Bunlar Thomas Edison, Tesla, Guglielmo Marconi, Alexander Graham Bell gibi bilim insanları ve mucitlerdi. Bu yıllarda buluşların tümü New York şehrinde deneniyordu. Kısa sürede New York sokaklarını enerji ve telefon direkleri ve kablo hatları örümcek ağı gibi kapladı. Yürünmez bir hale gelen sokaklardaki bir telefon direği kabloları tutan 50 çapraz tahta taşıyordu.

 

 

 

New York City streets in 1890. Besides telegraph lines,

multiple electric lines were required for each class of device

 requiring different voltages.

 

 

Michael Faraday                              (22 Eylül 1791 – 25 Ağustos 1867)

James Clerk Maxwell                    ( 13 Haziran 1831 – 5 Kasım 1879)

Alexander Graham Bell                               ( 3 Mart 1847 – 2 Ağustos 1922)

Thomas Alva Edison                       (11 Şubat 1847 – 18 Ekim 1931)

Nikola Tesla                                       (10 Temmuz 1856 – 7 Ocak 1943)

Heinrich Rudolf Hertz                    ( 22 Şubat 1857 – 1 Ocak 1894)

Guglielmo Marconi                        (25 Nisan 1874 – 20 Temmuz 1937)

Albert Einstein                                 (14 Mart 1879 – 18 Nisan 1955)

Robert Watson-Watt                    (13 Nisan 1892 – 5 Aralık 1973)

 

Michael Faraday, (22 Eylül 1791, Newington, Surrey – 25 Ağustos 1867, Londra), İngiliz kimya ve fizik bilgini. 19. yüzyılın en büyük bilim adamlarından biridir. Elektromanyetik indüklemeyi, manyetik alanın ışığın kutuplanma düzlemini döndürdüğünü buldu. Elektrolizin temel ilkelerini belirledi. Klor gazını sıvılaştırmayı başaran ilk kişidir ve elektrik motorunu icat etmiştir.

 

 

 

James Clerk Maxwell (13 Haziran 1831 - 5 Kasım 1879), İskoç teorik fizikçi ve matematikçi. En önemli başarısı klasik elektromanyetik teorisinde daha önceden birbirleriyle ilişkisiz olarak gözüken elektrik ve manyetizmanın aynı şey olduğunu kendisine ait olan Maxwell Denklemleri'yle (4 denklem) ispatlamıştır. Bu denklemler elektrik, manyetik ve optik alanlarında kullanılır. Maxwell Denklemleri sayesinde bu alandaki klasik denklemler ve yasalar basitleştirilmiş oldu. Maxwell'in elektromanyetik alandaki çalışmaları, birincisi Isaac Newton tarafından gerçekleştirilmiş, "fizikteki ikinci büyük birleşme" olarak isimlendirilir.

 

Alexander Graham Bell, (3 Mart 1847, Edinburgh İskoçya - 2 Ağustos 1922, Baddeck Kanada), 1876'da telefonun icadı ile tanınan Alexander Graham Bell önce Ontario'ya, daha sonra Boston'a yerleşti. Ancak ABD Temsilciler Meclisi'nden, telefonun mucidinin İskoç Graham Bell değil, İtalyan göçmeni Antonio Meucci olduğu kararı çıktı. Aslında Graham Bell, sağırların sessizliğini ortadan kaldırmaya çalışıyordu. Bunu başaramadı ama her gün yeni bir özelliğe kavuşan telefonla birbirinden kilometrelerce uzaktaki insanların birbirlerini duymalarını sağladı. Telefon günlük yaşama değişik biçimlerde girmeye başlamıştı. O yıllarda yayımlanan gazetelere verilen bir reklamda telefon şöyle tanıtıldı: "Sohbet. Ağızdan kulağa telefonla konuşarak çok daha rahat." Bell 1915 yılında New York'u San Francisco'ya bağlayan ilk uzun kentler arası telefon hattını açtı. Karşısında yine yardımcısı Watson vardı. Aradan geçen onca yıla karşın Bell ilk günü unutmadı. Watson'a "Watson seni istiyorum, buraya gel" dedi.

 

Albert Einstein (14 Mart 1879 - 18 Nisan 1955), Yahudi asıllı Alman teorik fizikçi.  Albert Einstein, özel görelilik ve genel görelilik kuramları ile iki yüzyıldır Newton mekaniğinin hakim olduğu uzay anlayışında bir devrim yaratmıştır. Sadece matematik hesaplamalar ve denklemler ile oluşturduğu kuramları sonradan deneysel olarak defalarca doğrulanmıştır. E = mc2 denklemi ile formüle ettiği kütle-enerji eşdeğerliği yıldızların nasıl enerji oluşturduğuna açıklama getirmiş ve nükleer teknolojinin önünü açmıştır.

 

Robert Watson Watt (13 Nisan 1892 – 5 Aralık 1973) Radarı bulan kişidir. Radyo tekniğinin öncülerinden fizikçi James Clerk Maxwell ve Heinrich Hertz'in geliştirdikleri teorilerden yola çıkan Branly, Tesla ve Marconi haberleşmede radyo tekniğini gerçekleştirdiler.

 

Stephan Hawking (1942-...) 

1.3.         Tesla

Nikola Tesla (1856-1943) mucit, bilim adamı ve elektrik mühendisidir. Alternatif elektrik jeneratörleri, Tesla bobinleri, transformatörler ve radyo teknolojisinde buluşları ile öncü oldu. Tesla ölümüne kadar yönlendirilmiş enerji silahı üzerinde çalışmıştır.  Nikola Tesla 9 Temmuz 1856'da, bugün Hırvatistan sınırları içinde bulunan Smiljana kasabasında doğdu. 1879 yılında Graz'daki politeknik okuluna giren Tesla, Prag Üniversitesi'nde mekanik ve elektrik mühendisliği eğitimi aldı. 1881'de Macaristan'a giderek telgraf ofisinde çalıştı ve burada telefonla ilgili önemli çalışmalar yaptı. Bir süre sonra Macaristan'dan ayrılıp Paris'e geçerek Continental Edison şirketinde çalışmaya başladı. Edison'un arkadaşı ve Avrupa'daki iş ortaklarından Charles Batchelor'dan bir tavsiye mektubu alıp 28'inde genç bir mühendis olarak New York'a gitti. Edison'la tanışmasında kendisine verdiği Batchelor'ın tavsiye mektubunda şu satırlar yazılıydı: "Sevgili Edison, ben iki büyük adam tanıyorum, bunlardan biri siz, diğeri de bu genç adam." Edison, Tesla'yı hemen işe aldı. Tesla'nın Amerika serüveni yaşamı boyunca devam edecek ve bir otel odasında son bulacaktı.

 

New York'ta Edison'un fabrikasında elektrik dinamoları üzerine çalışan Tesla mevcut dinamoları geliştirmek yerine onları tamamen yeniden tasarlamanın daha doğru olduğunu düşünüyordu. Edison bu işin kolay başarılamayacağının ve uzun yıllar alacağının farkındaydı. Günde neredeyse 18 saat çalışan Tesla'ya bir defasında şunları söylemişti: "Eğer başarırsan sana 50 bin dolar vereceğim. Sadece bir yıl sonra, kusursuz çalışan dinamoyu Edison'a teslim eden Tesla, anlaşma gereği parasını istediğinde alacağı yanıtı belki yaşamı boyunca unutmayacaktı: "Sevgili Tesla siz herhalde Amerikan esprilerini anlamıyorsunuz." Teslaya gereken ödemeyi yapmayan Edison sadece maaşında küçük bir artışla durumu kapatmaya çalıştı. Ancak Tesla çok geçmeden Edison'la yine karşı karşıya geldiğinde, bu sefer konu para değil, tamamen bilgi, beceri, öngörü ve deneyim gerektiren, elektrik akımının şekillendirilmesi olacaktı. Bu, alternatif akım ile doğru akım arasındaki mücadeleydi. Tesla üstünlüklerine inandığı için alternatif  elektrik akımı üretmeye çalışıyordu. Doğru akımın zayıf yönlerini biliyordu. Ona göre, alternatif akımı daha kolay bir şekilde ve ucuz bir maliyetle çok uzaklara göndermek mümkündü. Böylece elektrik enerjisini çok uzak bölgelerde oturan insanların kullanımına sunmak daha kolay olacaktı. Edison ise doğru akımdan yanaydı ve Tesla'ya şiddetle karşı çıkıyordu. Alternatif akımın çok tehlikeli olduğunu ve hatta elektrikli sandalyelerde kullanıldığını belirterek doğru akımın üstünlüğüne vurgu yapıyordu. Dünyaca tanınan ve büyük bir ekonomik güce sahip olan Edison karşısında, Tesla’ nın görünürde yapabileceği pek bir şey de yoktu aslında. Ancak zaman Tesla'yı haklı çıkardı.

 

Tesla çok geçmeden, 1887'de alternatif akım sistemini geliştirdi ve Edison'a karşı mutlak bir başarı kazandı. Edison şirketinden ayrılan Tesla, girişimci ve sanayici J. Pierpont Morgan'ın yardımıyla kendi laboratuarını kurdu. Tesla'nın başarısını duyan sanayici George Westinghouse da (1846-1914) onunla bir anlaşma yaparak alternatif akım sistemlerinin kullanım hakkını kendisinden aldı. Böylece Westinghouse'un alternatif akımı ile Edison'un doğru akım teknolojisi Amerikan endüstrisinde yeni bir savaşı başlatıyordu. Yapılan hidroelektrik santralleriyle çok geçmeden şehirler Edison'un doğru akımıyla değil, Tesla'nın alternatif akımıyla aydınlanacaktı. Tesla alternatif akımın günlük kullanıma girmesinde başrolü oynamıştı. Ama bir adım daha ileri giderek elektrik enerjisini, kablosuz olarak uzak bölgelere iletmeye çalıştı ve bu idealden yaşamı boyunca vazgeçmedi. Edison'un Tesla'ya haksızlık yaptığı ve onun emeğini sömürdüğü bir gerçek. Ancak Edison'un hakkını da teslim etmek gerek. Onun da Tesla'ya büyük katkıları oldu. Tesla, Amerika'ya gitmeden önce alternatif akımla çalışan elektrik motorunu yapmaya çalıştıysa da bunu başaramamıştı. Oysa çok sayıda yeniliği Edison'la tanıştıktan sonra, onun laboratuarında çalışırken imza atabildi.

 

O dönemdeki mucitlerin çoğu bugün dünya devi olan şirketlerin kurucuları; General Electric olarak bilinen şirketin Edison tarafından kurulmuş olması gibi. Tesla, Edison ve Marconi'den farklı olarak, yaptığı çalışmaları ve aldığı patentleri ne yazık ki yeterince iyi kullanamadı ve bu yüzden sürekli ekonomik sıkıntılar çekti.    Elektrik motorların geliştirilmesi, alternatif elektrik akımı, aydınlatma teknikleri, flüoresan ışık, robotlar, radyo, uzaktan kumanda sistemleri ve elektrikle çalışan yüzlerce cihaz. Tesla'nın çalışmaları diğer tüm alanlarda olduğu gibi tıbbi görüntüleme sistemlerinde de âdeta çığır açtı. X ışınları üreten sistemden manyetik rezonans görüntülemeye kadar radyoloji bölümlerindeki tüm teknik cihazlarda Tesla'nın katkıları var. Patentleri ya değerinin çok çok altında satın alınıyordu ya da haksız yere başkaları tarafından kullanılıyordu

 

Tüm bu alanlarda büyük katkıları olmasına karşın Tesla doğru dürüst geçinebileceği bir ekonomik kaynak elde edemedi. Patentleri ya değerinin çok altında satın alınıyordu ya da haksız yere başkaları tarafından kullanılıyordu. Bunlardan en önemlisi radyonun patentidir. Telgraf ve telefon kablolarına bağlı olmadan haberleşebilme imkânı. Telsiz mesajlar en az telefon kadar önemliydi. Bununla, denizlerde seyreden gemilere ve hatta okyanus ötesine mesaj gönderme olanağı doğuyordu. Radyo günlük yaşamda önemli bir kitle iletişim aracı olduğu gibi askeri alanda da önemli bir haberleşme aracı oldu. İtalyan bilim insanı Guglielmo Marconi radyoyu geliştiren ve kullanıma sunan kişi olarak biliniyor. Marconi'nin radyo konusundaki katkıları elbette inkâr edilemez, ancak Tesla'nın katkıları ve öncü çalışmaları kuşkusuz onunkilerden az değildir. Marconi 1896 yılında radyo konusundaki ilk patentini aldı ve hemen ardından bir şirket kurdu. Bu konuda sürekli çalıştı ve yeni patentler aldı. Radyonun yaygın kullanımında önemli rol aldı. Çok geçmeden, 1909'da Nobel komitesi telsiz telgraf konusundaki çalışmalarından dolayı Karl Ferdinand Braun'la birlikte Marconi'yi Nobel madalyası ile onurlandırdı. İlginç olan nokta, Marconi radyo yayını yaparken Tesla'nın patentini aldığı sistemi kullanıyordu ve çalışmasını Tesla'nın araştırmalarına dayandırmıştı.

 

Marconi'nin kendine ait sistemi ise son derece basit ve yetersizdi. Tesla en az Braun ve Marconi kadar Nobel madalyasını hak ediyordu. Tesla bu alandaki öncü çalışmaları yapmış ve 1895'te telsiz sinyallerini 50 mil uzaktaki mesafeye göndermeyi başarmıştı. 1897'de radyo patentini almak için başvuruda bulundu, 1900'de aldı. Radyo patenti uzun yıllar tartışma konusu olmaya devam etti. Nihayet 1943 yılında, yani Tesla'nın ölümünden birkaç ay sonra Amerikan Yüksek Mahkemesi verdiği kararla radyo patentinin Marconi'ye değil Tesla'ya ait olduğunu onayladı. Mahkeme bu kararı verirken ne Tesla ne de Marconi artık hayattaydı.

 

1937'de Nobel Fizik ödülü için aday gösterildi. Ancak ödül "kristallerdeki elektron difraksiyonu" konusundaki çalışmalarından dolayı Clinton Joseph Davisson ve George Paget Thomson'a verildi. 7 Ocak 1943'te öldüğünde yüzlerce patenti vardı. Elde ettiği başarılara rağmen Tesla'nın bir evi bile olmadı ve 87 yaşındayken bir otel odasında yaşama veda etti. Hayatı boyunca çalışmaları, emeği ve patentini aldığı çok sayıda elektriksel aleti hep başkaları tarafından bir şekilde kullanıldı veya sahiplenildi. Tesla yaşamı boyunca hep üretti, çağının çok ilerisinde oldu, ancak bir o kadar da kandırıldı ve sömürüldü. Çok az arkadaşı vardı, kendisine en yakın olanı ise yazar Mark Twain'di.

 

Ölümünden sonra tüm notlarına ve çalışmalarına incelenmek üzere güvenlik birimlerince el konulduğu iddia edilir. Tesla'nın tüm çalışmaları bir yana, aldığı patentleri bile birkaç sayfada özetlemek mümkün değildir. Ölümünden sonra, Lord Kelvin onun için şunları söylemişti: "Hiç kimse elektrik bilimine onun kadar katkıda bulunmadı."

 

1956'da Tesla'yı onurlandırmak için SI birim sisteminde (Uluslararası Birim Sistemi) manyetik indüksiyon birimi Tesla olarak kabul edildi. Ülkesi Sırbistan geç de olsa ona sahip çıktı. Belgrat'ta adına bir müze açıldı ve uluslararası hava alanına da adı verildi. 1976'dan bu yana bir dönem başkanlığını yaptığı Elektrik ve Elektronik Mühendisleri Enstitüsü (IEEE) tarafından Tesla ödülü veriliyor. Ay'daki bir kratere ve asteroitlere Tesla adı verildi. Sırbistan'daki çok sayıda paraya resmi basılan Tesla'nın adı ülkedeki en büyük elektrik santraline de verildi. 1983'te Amerika'da Tesla adına hatıra pulları basıldı. Doğumunun 150. yılı olması nedeniyle 2006 yılı, Hırvatistan ve Sırbistan'da Tesla Yılı ilan edildi. Gündelik yaşamı kolaylaştıran hemen her alanda Tesla'nın izleri var ve tüm insanlık ona çok şey borçludur.

 

1.4.         Marconi

Marconi 1874 yılında İtalya’nın Bologna şehrinde doğdu. Ailesi zengindi. Marconi 24 yaşındayken endüksiyon bobininin bir ucunu anten teline, diğer ucunu da bir toprak teline bağlayarak büyük bir adım attı. Böylece ilk telsiz cihazı meydana gelmişti. Marconi, İtalyan hükümetine başvurdu. Bu buluşu sayesinde İtalya’nın çok para kazanacağını vurgulayarak yardım istedi, fakat İtalyan hükümeti Marconi’nin sözlerine aldırış etmedi.  O da bulduğu makineyi alarak İngiltere’ye gitti. İngilizler buluşa önem verdiler. Yaptığı deneylerin başarılı olması, dünya basınını harekete geçirdi. İtalyan hükümeti ondan özür dileyerek çalışmalarına İtalya’da devam etmesini rica etti.

 

Bu yeniliğin ne kadar yararlı olduğu kısa sürede kanıtlandı: 1899 yılının Mart ayında büyük bir gemi East Goodwin fenerine çarptı. Hemen telsizle yollanan haber üzerine kaza yerine gelen cankurtaran sandalları, tayfaların ve yolcuların hayatlarının kurtarılmasını sağladılar. Yine 1899 yılında Manş Denizi Kanalı'nda ilk defa telsiz kabloları döşendi. Böylece yazın, donanma manevralarına katılan gemiler arasında, 74 millik bir uzaklıktan haberleşme sağlanabildi. Daha yüksek antenler ve daha uzun dalgalar kullana Marconi, iletim uzaklığını gittikçe artırıyordu. Kanalda elde ettiği zaferden sonra şimdi bütün cesaretiyle Atlantik'i fethetmeye kalkışmıştı. Böylece 1900 yılının Ekim ayında Cornwall'da ilk denizaşırı telsiz istasyonunu kurmayı başladı. Yetmiş metre uzunlukta anten direkleri dikti. Ama bu direkler bir fırtınada devrildiler. Bunun üzerine Marconi onar metre daha kısa direkler dikmek zorunda kaldı. İngiltere yakasındaki istasyonun kurulması tamamlanınca kaşif alelacele, Newfoundland'a gitti. Orada da alıcı istasyonu kuracaktı. Burada da pek çok güçlükle karşılaşan Marconi yine de yılmayarak bu güçlüklerin de üstesinden geldi. Kocaman uçurtmalar kullanarak 140 metre yükselttiği antenini dikerek alıcı istasyonunu kurmayı başardı. 12 Aralık 1901'de verilen mesaj, Newfoundland'dan alındı. Marconi, daha ilk denemesinde Atlantik üzerine köprüsünü kurmayı başarmıştı. İşte o günden sonra telsiz telgraf bir deney olmaktan çıkarak yerine oturmuş pratik bir hizmet niteliğiyle insanlığın yararına sunuldu.

 

Çalışmalarına devam eden Marconi, 1910 yılında İrlanda'daki istasyonunda Buenos Aires'den altı bin mil uzaklıktan gelen bir mesajı rahatça aldı. İki yıl sonra devamlı dalga meydana getiren ''spark'' sistemini icat etti. Bu buluşundan sonra 1918 yılında Avustralya'ya mesaj yollamayı başaracaktı.

 

1914 yılında savaşın patlamasıyla Marconi'nin ilgisi telsizi askeri alanda değerlendirmeye yöneldi. 1916 yılında telsiz dalgalarını belirli bir yere kanalize etmek için '' ultra kısa'' dalgalarla deneyler yapmaya başladı. Savaşla birlikte Marconi için başka uğraşılar da ortaya çıkmıştı.

 

Marconi hem İtalya’da hem de İngiltere’de çalışmalarına devam etti. İngiltere’de “Marconi Telsiz Telgraf Şirketi” kuruldu. 1898 yılında Manş Denizi’nin öbür yakasına telsiz haberi göndermeye ve 1900 yılında da yüksen anten direkleri kurarak, okyanuslar arası haberleşmeyi kurdu.1901 yılında Kanada ile İngiltere arasındaki görüşme, bütün dünyayı ayaklandırmıştı. Artık aradaki dağlar, denizler kalkarak, kıtalar kapı komşusu olmuştu. Marconi bir gün dostlarıyla birlikteyken masanın ortasına mıknatıslı detektörü koydu. Her birine birer kulaklık verdi. Bir tel parçasının bir ucunu aletin anten ucuna bağladı, öbür ucunu da başlarının üzerinden geçirerek masanın etrafında dönmeye başladı. Tel, verici istasyonunun yöne gelince yüksek sesle işaretler duyulmaya başladı. Marconi modülasyonu bulmuştu. O sıralarda Dr.Fleming radyo lambasını bulmuş, bu buluş alıcı telsiz cihazlarında büyük bir değişiklik meydana getirmişti. Nihayet Marconi 1919 yılında radyoyu buldu.

 

Bilimin bugünkü düzeyinden uzak olduğu ve başka dünyalarda da yaşamın var olduğunun düşünülmediği günlerde 22–23 Ağustos 1924 gecesi, o zamanın en hızlı yatı olan Elektra gemisi Adriyatik Denizi’nde dolaşıyordu. Yatın aynı zamanda laboratuar ve kütüphane olan bir salonunda Marconi, kulaklarında dinleyici, bir eli ayar kondansatörünün manetinde, bütün yüz çizgileri heyecandan gerilmiş, uyumadan dinliyordu. Marconi 3 gün önce Elektra yatının direğine garip bir anten yerleştirmiş, bunun üstün duyarlılıkta amplikatöre ve onu da bir dinleyici cihaza bağlamıştı. 02.30’da bağırarak yardımcılarını uyandırmaya koştu: “ Dinleyin,dinleyin..” diyordu. Masa üzerine bıraktığı kulaklıktan tiz sesler çıkmaktaydı. “ Onlar. Onlar.. İşaretler Dünya’mızdan gelmiyor. Uzay sakinleri konuşuyorlar. Sesleri dinleyin ben ilk çağrıyı 1901 de yolladım, bütün işaretleri tanırım, böyle işaret hiç duymadım.”

 

1937 yılında İtalya’da Mussolini’nin liderliğinde hükümet kuruldu. Silahlanma hırsına kapılan Mussolini, devrin en büyük bilgini Marconi’nin bazı evren sırlarına sahip olduğunu bildiğinden, ondan ısrarla dünyaya meydan okuyacağı güçte buluşlar yapmasını istedi. Marconi bazı tasarımları olduğunu, bunun ise uzun zaman ve deneylerle mümkün olacağını söylüyordu. Aylar sonra, bir manyetik alan dondurucu cihazı meydana getirdi. Yardımcıları cihaza “ölüm ışını” adını vermişlerdi. Alelacele, askeri bir tatbikatta deney yapılmasını istedi. Deney günü Marconi ve yardımcıları, bulundukları yerden, üzerlerine doğru hareket halinde bulunan 10’a yakın tank ve arkasından gelen askerlere karşı cihazı çalıştırdılar. Aletten vızıltı sesleri arasında dağılan manyetik dalgalar, tank ve askerlerin önünde sanki görünmez bir duvar meydana getirmişti. Askerler bir adım öne gidemez olmuştu. Marconi derhal cihazı durdurmuştu.

 

Ölüm ışınının etkileri

Deney başarılıydı ama hesapta olmayan bazı esrarengiz olaylar bundan sonra başlamıştı. Ertesi günü tatbikata katılan askerler arasında “manyetik donma” denilen olay meydana gelmeye başlamış, nasıl tedavi edileceği bilinmediğinden, ölüm olayları sıklaşmıştı. Marconi manen yıkılmıştı. Büyük bir karamsarlık içinde Papa’yı ziyarete gitti. Papa Pi XI tarafından kabul edildi. 90 Yaşındaki Papa’yla uzun uzun konuştular. Bu konuşma hiçbir zaman açıklanmadı. Dönüşünde Marconi’nin ilk işi cihazı bozup onunla ilgili evrakları yok etmek oldu. Ertesi günü Marconi’nin evinde intihar ettiği öğrenildi.

 

Komplo Teorisi:

Marconi, Tesla gibi esrarengiz bir kişiliğe sahipti. Kendine ait özel yatında (Electra)  Yerçekimine karşı koyma (anti-gravite) deneyleri yaptığı biliniyor. Marconi’nin yatı adeta yüzer bir laboratuar gibiydi. Marconi’nin takipçilerine göre, 1937 yılında yatını Güney Amerika’ya götüren Marconi, herkese öldüğü haberini yaymıştı! Güney Amerika’ya giden bilim adamları, Venezuela’nın güneyindeki ormanlarda, sönmüş bir volkanik kraterin altında büyük bir servetle ve zamanın ötesinde bir çalışmayla yeraltında bir şehir inşa edilir. Çok büyük paralarla finanse edilen bu yeraltı şehrinde, Marconi’nin güneş enerjisi, kozmik enerji ve anti-gravite projeleri üzerinde çalışmalar yapıldı.  Dünya milletlerinden ayrı ve gizlice çalışarak, serbest enerji motorları ve jiroskopik anti-graviteye sahip disk şeklinde bir uçak geliştiren bu topluluk kendilerini insanlığın iyiliğine ve barışa adamıştı. Onlar tüm insanlığın, enerji şirketleri, çok uluslu bankalar ve askeri-endüstriyel kompleksin kontrolü altında olduğunu biliyorlar ve bu yüzden kendilerini geri kalan bütün insanlardan soyutluyorlardı. Genovese, yeraltındaki şehrin çok geniş mali kaynaklara dayanarak inşa edildiğini söylemekte ve dünyadaki bütün araştırma tesislerinden daha üstün olduğunu iddia etmekteydi. 1946 yılında şehir güçlü bir kozmik enerji kolektörü kullanmaktaydı. Genovese’nin diğer bir iddiası da ürettikleri “uçan daire” ile Ay’a ve Mars’a yolculuk yaptıkları şeklindedir. Ona göre, bu araçla Ay’a yolculuk birkaç saat, Mars’a ise birkaç gün sürüyordu. Genovese Mars’ın üzerinde görülen piramitlerden hiç bahsetmemişti. Muhtemelen onlar “Cydonia” bölgesinde kumlarla kaplı piramitlerin altında bir Mars üssü kurmuşlardı.

 

1.5.         Robert Watson-Watt

İlk pratik radar sistemi İskoçyalı fizikçi Sir Robert Alexander Watson-Watt (1892- 1973) tarafından keşfedildi. Fırtınaları takip ederek uçakları kötü hava koşullarından uzak tutacak bir sistem geliştiren Watt'ın icadı, bugün denizcilikten meteorolojiye kadar bir çok alanda kullanılıyor. Uçakların havada ve yerde takibinde, hatta yumuşak bir iniş yapmaları için yönlendirmede bile radar kullanılıyor. Trafik polisi karayolunda ilerleyen araçların hız kontrolünü radarla yapıyor. NASA dünyayı ve diğer gezegenleri radarla haritalamada, ayrıca uyduları ve uzayda başıboş ilerleyen göktaşlarını takipte radardan yararlanıyor. 1935 yılında, İngiliz Hava Bakanlığı bir "ölüm ışını" mümkün olup olmadığını Radyo Araştırma İstasyonu çalıştıran Watson-Watt dan istedi. O ve meslektaşı Arnold Wilkins hızlı bir şekilde bunun mümkün olmadığı sonucuna varmıştır, ancak uçak algılama ve radyo kullanılarak İngiltere'de radar geliştirmeyi başardı.

 

Motor durdurma ışınları, şehir efsanesi gerçek

Motor durdurma ışınları kurgu ve efsane oluşan bir varyantı. Araba motorlarında elektriksel gürültü alan şiddeti ölçümleri ile müdahale, bir test için gerekli yirmi dakika ya da öylesine nöbetçiler çevresindeki tüm trafiği durdurmak olacaktır. Omuza monte motoru durduran silah, merkezi bir komplo "motoru katil" olarak adlandırılır edildiği BBC casusluk draması seri Spooks, 303 bölüm unsuru olmuştur.  Modern araba motorları, mekanik, elektronik kontrollü. Elektronik devre dışı bırakılması motoru gerçekten durdurabilirsiniz. Bu bir uzaktan kumanda özelliğine sahiptir OnStar uygulanan ancak bu bir silah değildir olmuştur. Ayrıca motoru durduran etkisi bilinen elektromanyetik darbe (EMP).

 

1.6.         İkinci Dünya Savaşı Nazi Almanyası

Dünya Savaşı'ndan sonraki aşamalarında, Nazi Almanyası giderek, teknolojik devrimci gizli silah, Wunderwaffen içine araştırma, umutlarını koydu. Naziler incelenen yönlendirilmiş enerji silahları arasında Heinz Schmellenmeier Richard Gans ve Fritz Houtermans kapsamında geliştirilen X-Ray ışın silahları vardı. Rheotron adında bir elektron hızlandırıcısı inşa Reichsluftfahrtministerium (RLM) sabit X-ışını sinkrotron kirişler oluşturmak için (1930'larda Siemens-Schuckert Max Steenbeck tarafından icat edilmiş, bu daha sonra Amerikalılar tarafından Betatrons deniyordu). Niyet ön-iyonize Uçak motorlarında ateşleme ve dolayısıyla uçaksavar DEW olarak hizmet ve itiraz ulaşmak uçaklar aşağı getirmek oldu. 14 Nisan 1945 tarihinde Rheotron Burggrub yılında Amerikalılar tarafından yakalandı.

 

Diğer bir yaklaşım, 1943 Aschaffenburg yakınlarındaki Großostheim geliştirilen Ernst Schiebolds Röntgenkanone 'oldu. Hamburg teslim parçaları Firma Richert Seifert & Co. Üçüncü Reich daha yıkıcı gücünün ses dalgaları proje için parabolik reflektörler kullanarak, sonik silahlar geliştirdi. Mikrodalga Silahlar Japon ile birlikte incelenmiştir.

 

2.      HIGH FREQUENCY ACTIVE AURORAL RESEARCH PROGRAM

Yüksek Frekans Aktif Auroral Araştırma Programı (HAARP), ABD Hava Kuvvetleri, ABD Deniz Kuvvetleri, University of Alaska, ve Savunma Bakanlığı İleri Araştırma Projeleri Ajansı (DARPA) tarafından ortaklaşa finanse edilen iyonosferi araştırma programıdır. İletişim ve gözetim için iyonosferin potansiyeli araştırılmaktır. HAARP program Gakona, Alaska yakınlarındaki Hava Kuvvetleri Komutanlığı ait bir site HAARP Araştırma İstasyonu olarak bilinen büyük bir tesisidir. HAARP İstasyonu üzerindeki çalışmalar 1993 yılında başladı. Planlanan çalışma 2007 yılında tamamlandı.

 

HAARP projesinde, iyonosfere 3.6MWatt gücünde sürekli ve darbeli sinyal gönderilir. Sinyaller HF 2.8-10 MHz bölgesindedir [yüksek frekanslı]. HAARP araştırmaların amacı güneş etkileşimin yanı sıra doğal iyonosferin radyo sinyallerini nasıl etkilediğini ve iyonosfer tabakasında meydana gelen temel değişim süreçlerinin incelenmesidir. Pek çok üniversite ve eğitim kurumları, proje geliştirme ve araçlarında yer almıştır; Alaska (Fairbanks) Üniversitesi, Stanford Üniversitesi, Penn State University (ARL), Boston College, UCLA, Clemson University, Dartmouth College, Cornell Üniversitesi, Johns Hopkins Üniversitesi, Maryland Üniversitesi, College Park, Massachusetts Üniversitesi, MIT, Polytechnic Institute of New York Üniversitesi ve University of Tulsa.  

 

HAARP İstasyonu ana enstrüman İyonosfer Araştırma Aracıdır (IRI). Yaklaşık 33 dönümlük arazide  180 adet antenler, bir dizi yüksek güçlü ve yüksek frekanslı faz dizili bir radyo vericisi bulunmaktadır.

İstasyonda yapılan araştırmalarda  dünyanın jeofizik yapısının incelenmesi de bulunmaktadır. Dünyanın manyetik alanında değişiklikler, hızlı ve keskin jeomanyetik fırtınalar grafiksel olarak izlenmektedir.  Verici gücün 5.1Gigawatt’a çıkarılması için çalışmalar yapıldığı ileri sürülmektedir.

 

 

HAARP ana bilimsel bulguların bazıları şunlardır;

Auroral electrojet modüle ısıtma ELF ve VLF dalgalar üreten genellikle devasa antenler gerektirir. 

        İyonosferi süper ısıtma

        Plazma hattı gözlemler

        Uyarılmış elektron emisyon gözlemler

        Gyro frekans ısıtma araştırma

        Yüksek hız iz çalışır

        Göktaşlarının radyo gözlemleri

  • Dünyadışı HF radar ekoları
  • Spread Spectrum Vericiler

        İyonosfer Meteor yağmuru etkileri

        Güneş patlamaları ve jeomanyetik fırtınaları

        Müdahale ve kurtarma

        GPS uydu sinyal kalitesini iyonosferik bozuklukları etkisi

        Yer kabuğunda oluşan kimyasal gazların iyonosferdeki elektron dağılımına etkisi

        Madenleri karakteristik etkileşimlerinin incelenmesi

 

2.1.         İyonosfer

Dünyanın katmanları Atmosfer, Stratosfer, Mezosfer, İyonosfer ve Hidrosfer olarak sıralanır. İyonosfer, elektromanyetik dalgaları yansıtacak miktarda iyonların ve serbest elektronların bulunduğu 50 km ile 500 km lik kısmıdır. İyonizasyon, pozitif yüklü iyonlar ve serbest elektronların nötr atomlar ve moleküllerden ayrılma, negatif yüklenme sürecidir.  Güneşten veya yıldızlararası uzaydan gelen ışımalar, burada atmosfer gazlarının atom ve moleküllerini iyonlar veya elektrikle harekete getirir. Işıma ve yansıtma özelliklerine göre çeşitli tabakalara ayrılır. Karakteristik bir olay, bazı radyo dalgalarını yansıtmasıdır. Bu katmanda gazlar iyon halinde bulunur. Bu yüzden radyo dalgaları çok iyi iletilir. Sıcaklık yüksektir, ancak gazlar çok seyrek olduğu için sıradan bir termometreyle ölçülen sıcaklık düşüktür.

 

İyonosferdeki serbest elektronlar yüksek frekanslı (HF) elektromanyetik dalgalarını kırar (büker) ve yeryüzüne geri yansıtır. Elektron yoğunluğunun büyümesi daha yüksek frekanslardaki elektromanyetik dalgaların bükülmesine neden olur. Gün boyunca D, E, F1 ve F2 olarak adlandırılan dört bölge oluşur.

 

Bölgelerin yaklaşık yükseklikleri:

• D bölgesi 50 ile 90 km;

• E bölgesi 90 ile 140 km;

• F1 bölgesi 140 ile 210 km;

• F2 bölgesi 210 km üzeri.

 

İyonosfer katmanlarında serbest elektron yoğunluğu yaklaşık 70 km den başla 300 km de hızlı bir artış oluşur ve zirveye ulaşır ve sonra atmosferde tamamen kaybolur ve 1000 km de tekrar düşer.

 

Kaynak: [14]

 

İyonosferin profili izlendiğinde iyonosferdeki elektron dağılımın dakika dakika, günlük, mevsimsel, yıllara göre değişim gösterdiği gözlenmiştir.  Bu profil, özellikle neredeyse dikey hizalama ve dünyanın manyetik alan şiddeti auroral gibi ışıksal gösteri gibi fiziksel etkilere yol açabilir, dünyanın manyetik kutuplarında karmaşık bir hal alır. 2-30 MHz aralığında radyo dalgalarına iyonosferin nasıl tepki vereceğini bilim adamları tarafından iyonosferin keşfinde öncülük etmiştir.

 

Güneş'ten gelen radyasyon iyonosferde iyonizasyona neden olur. Güneş radyasyonu yüksüz atom ve moleküller ile çarpıştığında elektronlar üretilir. Bu süreci güneş radyasyonu oluşturduğundan  elektron üretimi sadece gün ışığındaki yarım küreye ait iyonosferde oluşur. Doğal bir parçadan ya da parçaya Bir serbest elektron ile yüklü iyon ile birleşince iyonosfer serbest elektron kaybı oluşur. Elektron kaybı, hem gece hem de gündüz sürekli oluşur.

 

                                                                                              Kaynak: http://withfriendship.com/user/levis/ionosphere.php

 

Yüksek Frekans Elektromanyetik Dalgaların Yayılması

 

 

İyonosfer tabakaları, radyo dalgalarına, frekanslarına göre farklı etki gösterir. Çok uzun dalgalar yer ile iyonosfer arasında bir dalga borusu içindeymiş gibi önemsiz kayıplarla yol alır. Bunların yayılım koşulları günlük veya yıllık değişimlere bağlı değildir. Aynı durum gündüzleri Uzun ve Orta dalga boylarında da izlenmektedir. Çok uzun, uzun ve orta dalgaların uzay dalgası olarak yayılmaları gündüzleri ( D ) tabakası tarafından önlenmektedir. Çünkü bu tabaka onların enerjilerini absorbe etmektedir. Geceleri güneşin morötesi ışınları kesildiğinde, ( D ) tabakasında iyon ve elektronların yeniden birleşmesi başlar. Artık uzun ve orta dalgalar (düşük frekanslı) ( E ) tabakasına ulaşarak oradan yere doğru yansıyarak uzaklara gidebilirler.

 

Kaynak: http://www.eoearth.org/article/Ionosphere?topic=49664

 

İyonosfer HF (High Frequecy - Yüksek Frekans 0-30 MHz. arası) bandında radyo dalgalarını en iyi yansıtma özelline sahiptir. Hava moleküllerinin oldukça fazla biçimde iyonlaşmış olarak bulunduğu elektrik iletkenliğine sahip atmosferin yüksek tabakaları. İyonosfer içinde X ışınları ve mor ötesi ışınların iyonlaşma etkisiyle oluşan elektrik yüklü parçacıklar tabaka ve katmanlar halinde bulunur, iyonosferde iyonlaşma miktarı günün değişik saatlerine ve mevsimlere göre farklılıklar gösterir.

 

Bir radyo dalgası iyonosfere ulaştığında, elektromanyetik dalganın elektrik alan birleşeni iyonosferdeki elektronları radyo frekansı ile aynı frekansta titreşime zorlar. Titreşim enerjisi, elektronların yeniden düzenlenmesini veya elektronların orijinal radyo frekansını tekrar oluşturmasını sağlar. İyonosferin çarpışma frekansı radyo frekansından düşük ve elektron yoğunluğu yeterli ise tam yansıma gerçekleşir. Eğer gönderilen radyo dalgasının frekansı iyonosferin plazma frekansından büyük ise elektronlar yeterince hızlı dönüt veremez ve sinyal geri yansımaz.

 

2.2.         Yeni Dünya Düzeni ve HAARP

Bir uygarlık diğer bir uygarlığın yok oluşa gittiğini öngörebilir mi? Hazırlayabilir mi? Yok oluşu başlatabilir mi? Öncelikle iyonosferde yapılan araştırmaların boyutlarının ne olduğunun iyi anlaşılması için iki konun çok iyi bilinmesi gerekir. Birincisi iyonosferdeki elektron ve iyonlaşma dağılımının etkileyen dünya ve dünya dışı faktörler, ikincisi ise boşlukta elektromanyetik dalgalar yayılırken çok hızlı zayıflamasıdır.  EM enerji kaynağı, hedefe odaklama problemi, ve ortamda ilerlerken zayıflar;

Serbest uzayda yol kaybı aşağıdaki formülden dB olarak hesaplanır,

FSL=32,45+20log(d km)+20log(f MHz)  dB.

 

Verici gücü dBm, verici ve alıcı anten kazançları dBi ve yol kaybı ise frekansa ve yol bağlı olarak hesaplanırsa alıcı tarafta beklenen gücün ne olacağı aşağıdaki formülden hesaplanır,

 

                Watt,

Pr=Pt+Gt+Gr-FSL-F (dBm)

 

Verici antenden d metre uzaktaki güç yoğunluğu,

                                     

 

Serbest uzaydaki uzak alanda elektromanyetik dalganın taşıdığı güç yoğunluğu (2) nolu denklemde verilen elektrik alan şiddetinden hesaplanır.

Elektrik alan şiddeti güç yoğunluğu ya da verici gücü cinsinden hesaplanabilir.

                                                

 

Dünyadaki Hedeflerin Bünye Davranışlarını İzleme ve Yönlendirme

Hedefler: İnsanlar, hayvanlar, bitki örtüsü, iklim, gıda, gemi, uçak, araba, izleme, kestirim yapma ve davranış değişikliği oluşturma. Uzaydan enerjiyi dünya üzerindeki bir noktaya odaklama problemi ve yerdeki hedeflerin bünye davranışını izlemenin pahalı olması ve iyi sonuçlar elde edilememesi üzerine iyonosferin anten olarak kullanıp yeryüzündeki her hangi bir hedefin bünye davranışı nasıl izlenebilir, yönlendirilir hatta gelecekteki davranışı kestirilebilir mi?  Değişiklikten çok davranışın yönlendirilmesi mümkün olabilir. 

 

İyonosfere EM dalgalar gönderilir, iyonosferden odaklanarak yansıyan (30MHzden küçük) EM dalgaları yüzeyden ve yüzeyin derinliklerinden yansıyarak geri döner.  Hatta etkileşime girerek kaynak gibi EM dalgaları yayınlatılabilir de. Yansıyıp yer yüzeyin gelen EM dalgaları etkileşime girerek ayrı frekanslarda yayınım yapar. Yeni EM dalgaları analiz edilerek; konum, miktarı ve davranışı kestirilebilir. Örneğin madenin yeri miktarı ve kalitesi hakkında oldukça doğru kestirimler yapılabilir. İyonosfere dalgalar gönderilir, iyonosferden odaklanarak yayılan EM dalgaları yüzeyden ve yüzeyin derinliklerinden yansıyarak geri döner. Yer yüzeyinden yansımadan havada insansız uçaklar ile ya da yeryüzünden ölçülür. Yansıyan dalgalar ise yine insansız uçaklar, yüzeye bakan antenler ile iyonosferden yeniden yansıyıp gelen dalgalar ölçülerek işlenir. Fark dalgaları o bölgedeki yer yüzeyin özelliklerini içerir.

 

İzleme; hedefleri, insanları, ürünleri, gemileri, uçakları, madenleri özellikle enerji kaynakları. İyonosfere dalgalar gönderilir, iyonosferden odaklanarak yayılan EM dalgaları yüzeyden ve yüzeyin derinliklerinden yansıyarak geri döner. Yansımadan havada insansız uçaklar ile ya da yeryüzünden ölçülür. Yansıyan dalgalar ise yine insansız uçaklar, yüzeye bakan antenler ile iyonosferden yeniden yansıyıp gelen dalgalar ölçülerek işlenir.

 

Son olarak gelecek özellikle yakın gelecek kontrol edilen, yönetilen, genetik savaş üzerine olacaktır. Bu savaşta EM in rolü önemsenecek ölçüde olacaktır.

 

Yer altı Su, Enerji ve Maden Kaynaklarını İzleme

İyonosfere yönlendirilen EM dalgalar iyonosferden yansıdıktan sonra yer yüzeyine ulaşır. Yüzeyin özellikleri, yer altından çıkan gazlar ve davranışları ve yer altı kaynakların konumlarının ve kapasitelerinin belirlenmesi .

 

Diğer gezegenlerdeki enerji kaynakları:

Diğer gezegenlerdeki madenlerin araştırılması, çıkarılması, işlenmesi ve dünyaya transferi. Çok hızlı hareket eden uzay araçları; Dünya dışına bir üs kurulacak. Bu üs ile dünya arasına seferler düzenlenecek.Dünya dışındaki üs ile diğer gezegenlerin dışına üsler kurulacak. Üsler arası seferler düzenlenecek. Gezegenlerdeki madenler işlenecek ve üslere taşınacak. Diğer gezegenlerde meyve ve sebze yetiştirilecek. Gıda ihtiyaçları buralardan karşılanacaktır. Ya da dünya insanlardan boşaltılacak, diğer gezegenlerdeki üslere gönderdim. Dünyadaki çevre kirliliği ortadan kaldırılacak; gıda ve hayvancılık cennet bir dünyada huriler tarafında yetiştirilecektir. Diğer gezegenlerdeki iyi insanlar arada bir dünyaya gönderilerek cennet duygusu yaşatılacaktır.

 

Gezegenlerin çalışma frekansları ve çıkardıkları sesler

Uzay bir makine ise bir çalışma frekansı vardır, bu frekans  belirlendi ve uzayın bünyesel frekansı  dinlenmeye başlanıldı. Uzayı dinleyenler neler buldular. Aynı şekilde dünyanın da bir çalışma diğer bir değişle bünye davranış frekansı vardır. Bazı şeyler olmadan önce bünyede bir tepkisel davranış meydana gelmektedir. Bazı olayların olmadan önceki frekansları buldular. O halde kestirimle olaylar önceden belirlenecek. Uzayın bünyesel sesinde bazı tehlikeler önceden öngörülebilir mi?  Dünyanın bünyesel davranışa ait frekansların izleri iyonosferden daha iyi dinlenebilir mi? Depreme ait izler bulunabilir.

 

Dünya dışı Hedeflerin Bünye Davranışlarını İzleme ve Yönlendirme

Uzayın derinlik sesleri dinleniyorsa dünya ya doğru yönelen bir tehdit var ise, dünyadaki güçlü bir silah ile karşılık vermek mi doğru yoksa uzayda yola çıkan bir araç gezegenlerden gerekli uranyum ya da toryum gibi enerji kaynaklarını alacak, saf hale getirilecek ve EM için gerekli enerjiyi üretecek ve hedefe yönlendirecek. İyonosfer dünyayı kalkan olarak korumaktadır. Dünya dışından gelen bir tehdit iyonosfer kalkanı ile yok edilebilir mi? Dışarıdaki gezegenlerde madenlerin araştırılması yapılmalıdır. 

 

Düşmanı dünya atmosferi dışında ya da iyonosferde karşılamak hiç doğru bir yaklaşım değildir. Dünya atmosferi dışında hatta güneş gezegeni dışında savunma kalkanı oluşturulmalıdır. Hedefin etrafında da EM kalkan oluşturulup yörüngesi değiştirilebilir. Yaşamsal alan oluşturmak için uygun gezegen bulunduğunda etrafında dünyadakine benzer atmosfer oluşturulacaktır.

Aynı şekilde üretilen enerji dünya ya nasıl transfer edilecek?

 

 

2.3.         Komplo Teorileri

HAARP projesi için gizli yetenekleri olduğuna dair  pek çok komplo teorileri üretildi üretilmeye devam etmektedir. HAARP, çok sayıda doğal afetler de dahil olmak üzere bir dizi olaylar için komplo teorisyenleri tarafından kullanılmaktadır.   Gazeteci Sharon Weinberger HAARP "Moby Dick" komplo teorileri "olarak adlandırılan kitabında, komplo teorilerinin bilinçli olarak popülerlik  için üretildiğini fakat HAARP bilimsel faydalarını gölgelediğini iddia etmektedir. Komplo teorilerini popülarite yanında önemli bir başka işlevi bulunmaktadır; kişilerin ürettiği fikirlerin nasıl gerçekleştirilebilir üzerine araştırmalar yapmak. Komplo teorileri neyi temsil ediyorsa bilimsel yönü nasıl sorusuna yanıt arar yanıt evet ise araştırma formatlanır.

 

HAARP için iddia edilen tehlikeler yazar Tom Clancy tarafından dramatize edildi. Rus askeri dergisi iyonosferik test olacağını yazdı ve "dünyanın manyetik kutupları çevirmeyi mümkün kılacak elektron reaksiyon zinciri tetiklenebilir" dedi. Büyük fırtınaların tümünün iyonfosferdeki çalışmalardan kaynaklandığı iddia edilmiştir. Komplo teorisyeni Jesse Ventura araştırma istasyonu ziyaret etmek için resmen talepte bulundu ancak isteği ret edilmiştir. Bu durum komplo teorisyeni için bulunmaz bir fırsat olmuştur ve konuyu abartarak kullanmıştır. Komplo teorisyenleri, sayısız depremlerinde HAARP çalışmaları ile bağlantılı olduğunu iddia etmektedirler. 2010 Haiti depreminin nedeni olarak HAARP gösterilmektedir.

 

Skeptic bilgisayar bilimcisi David Naiditch böyle bir projenin sel gibi iklimsel felaketleri tetikleyeceğini ve tetiklemelerinden de sorumlu olduğunu söylemiştir. Komplo teorisyenleri için bir mıknatıs olarak adlandırılan HAARP’ın kuraklıklar, kasırgalar, Pakistan ve Filipinlerdeki fırtınaların ve yıkıcı depremlerin kaynağını olduğu ileri sürülmektedir. Körfez Savaşı sendromu, kronik yorgunluk sendromu da dahil olmak üzere çeşitli etkinlikler için de sorumlu olmuştur denilmektedir. Komplo teorisyenleri de Nikola Tesla’nin pnömatik küçük ölçekli deprem  ürettiğini belirtmişlerdir. Fizikçi Bernard Eastlund’ın çalışmaları arasında bu bağlantıları araştırmıştır.

 

Golka para bularak Tesla bobinini depodan çıkarıp Leadville taraflarında yeniden dikti. Umudu elektriği havadan iletebilmekti ama şunu da kabul ediyordu; İletmeyi başarsa bile o elektrik nasıl kullanılacaktı? Belki nitrojen lazerleri kullanarak atmosferde delikler açılabilir ve bu delikler elektrik telleri gibi iş görerek elektriği gerektiği yerde aşağı indirebilirlerdi. Golka başarılı olursa Colorado’daki iletme kulesi sinyal verecek ve aynı zamanda da Tesla’nın hayalinin de gerçekleştiğini ilan edecekti. Birçok uzmanın bu fikri küçümsemesine karşın bazıları çekinerek olsa da ilgi gösteriyorlar. Havanın nasıl iletken olarak kullanılacağı önemli bir araştırma konusunudur. Fizikçi Bernard Eastlund yeni bir sistem geliştirdi; bu sistemle büyük oranda elektromanyetik enerjiyi atmosferin üst katmanlarındaki belirli yerlerine gönderilecek. Bu tam olarak yapıldığında, şaşırtıcı başarılar elde edilecektir; roketler orta yörüngede görülecek, haberleşme sistemlerinde arızalar meydana getirmek ve hatta hava durumunun değiştirilebileceği iddia edilmektedir. Sibirya’nın altında büyük miktarda katı petrol ve gaz rezervleri olduğu bilinmektedir. Düşük frekanslarda yüksek enerji transfer edilerek oldukları yerlerde ergime yapılabilir mi?

 

 

Diğer bir teori ise San Andereas fay hattında meydana gelebilecek büyük bir depremin Amerikan ekonomisine çok büyük zarar vereceği bildiğinden ABD, yer kabuğundaki değişimleri izleyerek, daha deprem oluşmadan tektonik katmanlar arasında artan basıncı değişik noktalardan patlatıp boşaltarak, büyük depremi küçük depremler haline dönüştürmenin yöntemi üzerinde çalıştığıdır.  Yıllarca önce Nikola Tesla tarafından geliştirilen düşük frekanslı elektromanyetik ışınımla yüksek enerji nakli tekniğini hem Ruslar hem de Amerikalılar uzun zamandır bir silah olarak kullanmanın yolunu aramaktadırlar. Bu yöntemle çok uzaktan, hatta uzaydan geniş alanlarda tahribat yapabileceği iddia edilmektedir. Pentagon yıllardır çok güçlü bir silah geliştirmek amacıyla üzerinde çalıştığı barışçı ''deprem indirgeme''sistemini uygulamak için fonlamaya devam edildiği ileri sürülmektedir.  Projenin Avusturalya'nın çıplak ve seyrek nüfuslu bölgelerinde denendiği ve geliştirildiği konusunda iddialarda bulunmaktadır. Yeni denemeler yapabilmek için Kafkaslar'ın,  Okyanus tabanının ve Güney Amerika'da Ant dağlarında tektonik uyarılar verilmek suretiyle endüktif deprem 'yaratma' konusunda çalışmalar yapıldığı iddia edenlerde bulunmaktadır.

 

 

1981 yılında nükleer mühendis ve Amerika'daki önde gelen Tesla araştırmacısı Albay Thomas Bearden, Amerikan Psikotronik Derneği'nde bir konferans verdi. Konuşmasının bir bölümünde aynı zamanda 1978 Specula dergisinde de tartışılan Tesla vericileri tarafından üretilen kalıcı dalgalardan bahsetti. Albay Aslında HAARP'ın nasıl çalıştığını anlatıyordu: "Yaptığınız şey frekansı değiştirmektir. Eğer frekansı bir yönde değiştirirseniz, enerjiyi dünyanın diğer bölümünde hedeflediğiniz yerin ilerisindeki atmosfere boşaltırsınız. Havayı iyonize etmeye başladıkça, hava akış seyrini, jet gidişlerini vb. şeyleri değiştirebilirsiniz. Bu mükemmel bir hava makinasıdır. Eğer ani bir şekilde boşaltırsanız, bunun gibi küçük iyonizasyon elde etmezsiniz. Bu kez kıvılcımlar ve ateş topları (plasma) dünyanın yüzeyine boşalacaktır. Bu aletle ileri geri oynayarak, dünya çapında dev hava değişikliklerine yol açabilirsiniz."

 

İyonosfer’e gönderilen dalgalar bir ısınmaya neden olduğu bunun ısının fay hatlarına boşaltılarak depremler meydana getirilebilir mi? Fay hattından çıkan radyoaktif radon gazı izlenerek deprem aktif durumu belirlenebilir mi?

 

 

Yer Altında Sonik Patlamalar ve Önceden Deprem Belirleme

Deprem oluşacak yerlerde yapılan stres ölçümlerin ve yapılan bilimsel çalışmaların amacı depremin uzaktan önceden belirlenmesine yöneliktir. Bilgilerin toplanması ve deprem olabilecek riski yüksek olan yerlerin belirlenmesi hedeflenmektedir. İyonosfer üzerinden stres olan yerde sonik patlamalar yapılarak depremin tetiklenmesi, öne alınması, soğurulması mümkün olabilir mi? Gazların, yüzey akımların ve gerilmelerin şiddetleri ölçülecek depremleri tahmin etmek için çalışmalar yapılmaktadır.

 

 

3.      YÖNLENDİRİLMİŞ ENERJİ KAYNAKLARI

Yönlendirilen enerji kaynaklarının gruplandırılması:

          Elektromanyetik radyasyon, lazerler veya MAZER (MAZER: Mikrodalga osilatör ya da yükselticisi olarak kullanılan aygıt.)

          Isı

          Parçacık ışın silahları, Işımanın odaklandığı parçacıklar

          Alev

          Sonik silah ses.

 

Günümüzde silahların çoğu sadece bilim kurgu, fonksiyonel olmayan oyuncaklar, film, sahne ya da animasyon görünümündedir. Bu silahlar, ölüm ışınları veya ışın tabancaları olarak bilinen ve genellikle bir kişiyi öldürmek ya da nesneyi yok etmek için enerjiyi yönlendirme olarak tasvir edilmiştir.

 

Yönlendirilmiş enerjinin hızı ışının yoğunluğu ile belirlenir. Yoğun ise güçlüdür. Ancak parçacık ışın ışık hızından yavaş hareket eder. Onun hızı kütlesi,  yoğunluğu, gücü veya partikül ya da enerji yoğunluğu ile belirlenir.

 

Öldürücü Olmayan Silahlar

İnsanların yaralanma ve ölüm potansiyeli ciddi olan testlerin sınırlanması gerekmektedir. Merkezi sinir sistemini hedef alan ve nörofizyolojik bozukluklara neden olan yönlendirilmiş enerji silahları 1977 tarihli Cenevre Sözleşmeleri dahilinde değerlendirilmelidir.  Öldürücü olmayan yönlendirilmiş enerjinin ortak biyolojik etkileri şunlardır:

          Nefes darlığı

          Dengesiz davranışlar

          Mide bulantısı

          Ağrı

          Vertigo

          Diğer sistemik bir rahatsızlık.

 

Hafif ve tekrarlayan görsel sinyaller epileptik nöbetlere yol açabilmektedir. Gemilerden korsanları kovmak için sonik silah kullanılmaktadır. Elektromanyetik enerjinin tedavide kullanımı yeni gelişmelerdendir. Bu yöntem ile ilgili araştırmalar hâlen sürmektedir. Beynin ön bölgesine elektromanyetik uyarı vererek depresyonu tedavi etme projesi, elektroşok tedavisine alternatif olarak işe yarayacak gibi görünmektedir. Düşünce Kontrolü konularında, psiko enerji teknolojisine yönelik çalışmaları Moray, Abrams,Hieronymous, Tesla, Dela Warr, Down ve Reich gibi bilim adamlarının çalışmaları temel alınarak beyin üzerindeki çalışmalar devam etmektedir. 1974'te Çek mühendis Robert Pavlita böcekleri uzaktan öldürmeyi başardığı iddia edilmektedir. 1979'da Sovyet bilim adamlarının birkaç km öteden keçileri öldürebilen ya da yanlış yönlenme ve kapasite düşüklüğü gibi sonuçlar ortaya çıkaran sistemler üzerine çalıştıkları tespit edilmiştir. Körfez Savaşından sonra Amerikalı askerlerde görülen ve Körfez Sendromu diye adlandırılan psikolojik sorunların, Irak da denendiği iddia edilen moral bozmaya, dikkatsizliği arttırmaya ya da dikkatli olmaya odaklandırılan elektromanyetik silahlardan etkilendiklerine yönelik teoriler ortaya atılmıştır. Elektromanyetik ritmik vuruşlar, kişiye başını elektrikli matkapla oyulduğu hissi uyandırmaktadır. Çok düşük frekanslarda (VLF), iyonlaşmanın olmadığı bir elektromanyetik yayınım ile baş ağrısı, kulakta çınlama, sinirlilik hali, depresif durumlar, hafıza kaybı hatta panik duygusu oluşturulabilmektedir. İyonlaşmanın olduğu yayınımların diş dökülmesine, kan kanserine ve sakat doğumlara neden olduğu bilinmektedir. Aynı zamanda X ışınları, Radyum gibi iyonlaşmanın olduğu radyasyonlar kanser tedavisinde kanserli hücreleri öldürmek için kullanılır. Bu ışınları uzaktan yönetmek ve yönlendirmek şu an mümkün olmamaktadır.

 

Electrolaser

Bir electrolaser yıldırım gibi çiçeklenme, saçılma ya da serpilme meydana getirir. Bu yüzden oluşan iletken plazma iyonize parça aşağı güçlü bir elektrik akımı gönderir. Taser gibi sersemletici ya da şok edici silahların yüksek enerji uzun mesafede çalışanı üzerinde araştırmalar devam etmektedir. Elektriği basınçlı hava ile iletir. Mega Volt mertebelerindeki şok gerilim aktaran sersemletici silahlar internet ortamında 100$ civarında bir fiyatla satılmaktadır [11].

 

3.1.         Parçacık Işın Silahı

Proton, nötron, elektron gibi parçacıklar, yüksek enerjili bir lazerden farklı bir vuruş etkisine sahiptir. Etkisi bir lazer ışınından daha yıkıcı olabilir. Ayrıca böyle bir ışın, kötü hava koşullarından etkilenmez. Onlarca yıldır fizikçiler, temel parçacık hızlandırıcıları tarafından yüksek hızlara ulaştırılan yüklü ya da

yüksüz parçacıkların, yıkıcı boyutlarda enerji taşıyabileceklerinin farkındadırlar. Bazı durumlarda bu parçacıklardan oluşan bir ışın, zırhlı elektronik devrelere zarar verebilir, ya da bir maden parçasını eriterek bir delik açabilir. Yarattıkları etki açısından bu silahlar, düşman füzesine yıldırım darbeleri yağdırmaya benzetilebilir. Enerjiyi hedefe bir mermi veya füze ile ileten patlayıcı bir başlık, burada söz konusu değildir. Bunun yerine, büyük sayıda atom ya da atom altı parçacıkların kinetik enerjisi arttırılır ve sonra, toplu halde hedefe yöneltilirler. Hedefe ulaşan parçacıkların büyük bölümü, atom içindeki ve atomlar arasındaki boşluklardan geçip giderler. Bu geçiş sırasında hedefteki elektronlara, parçacıkların enerjisinin bir bölümü aktarılır. Bu enerji, sonuçta kendini ısı olarak belli eder. Eğer parçacıkların sağladığı enerji girdisi, hedefin enerji kaybından daha hızlı ise, hedef ya eriyebilir ya da ısınma sonucu çatlayabilir. Bu sayede bir füzenin "derisi" delinebilir, nükleer başlıktaki tetiklemeyi sağlayan kimyasal patlayıcı patlayabilir ya da hedefin güdümüyle ilgili elektronik devreler zarar görebilir. Böylece ışın silahları, alışılagelmiş silahlar dan üç önemli açıdan ayrılmaktadırlar: İlk olarak yıkıcı enerjiyi, küresel bir patlama ile her yöne eşit olarak saçacakları yerde, hedef üzerinde belli bir alana odaklarlar. Bu yüzden, görevlerini yapabilmeleri için, doğrudan doğruya hedefi vurmaları gerekmektedir. İkincisi, alışılmış silahlardan farklı olarak, parçacıkları hedefe götüren enerji ile yıkım yaratan enerji aynı enerjidir. Bir füzenin en yüksek hızı, ancak ses hızının birkaç katı olabilirken (1500 m/sn), ışın silahlarının yıkıcı enerjisi ışık hızıyla (300 milyon m/sn) ya da buna yakın bir hızla hareket eder.

 

Plazma Silahları

Ortamın iletken hale getiren iyonize olmuş gazlardır. Bu tür silahlar hedeflerde ciddi yanıklara hatta ölümlere neden olabilir. Bir elektromanyetik darbe kullanarak elektronik cihazları bozmaya yönelik de olabilir.

 

Vakumlu ortamda enerji iletimi

Elektrik akımı bir manyetik alan meydana getirir. Bu manyetik alan, akım geçiren teli çevreleyen dairesel alan çizgileridir.

 

 

Vakumda elektronlardan ya da iyonlardan meydana gelmiş bir ışın elektrik akımına neden olabilir. Benzer şekilde kıvılcım ve plazmalarda elektrik akımı hareket eden elektronlar ve pozitif ya da negatif yüklü iyonlardan meydana gelir. Yarı iletkenler üzerinde elektrik akımı, elektronların yanı sıra, pozitif yüklü elektron boşlukları (Yarı iletken kristali üzerinde eksik olan değerlik elektronlar) tarafından da taşınır.

 

3.2.         Ses Dalgaları

Dalgalar genel olarak, mekanik ve elektromanyetik dalgalar olmak üzere iki ana gruba ayrılır. Elektromanyetik dalgalar, yayılmak için bir ortama ihtiyaç duymazlar ve boşlukta da yayılabilirler. Mekanik dalgalar ise, enerjilerini aktarabilmek için ortam taneciklerine ihtiyaç duyarlar. Bu yüzden boşlukta (örneğin uzayda) yayılamazlar. Ses dalgaları mekanik dalgalar olduklarından yayılmak için maddesel bir ortama ihtiyaç duyarlar. Ses, nesnelerin titreşiminden meydana gelen ve uygun bir ortam içerisinde (hava, su vb.) bir yerden başka bir yere, sıkışma (compressions) ve genleşmeler (rarefactions) şeklinde ilerleyen bir dalgadır. Dolayısıyla ses, bir basınç dalgasıdır. Bir cismin sabit bir nokta etrafında yaptığı ileri – geri gidip gelme hareketine titreşim hareketi denir. Ses kaynakları aldığı çeşitli enerjiler sayesinde titreşim hareketi yapar ve sahip olduğu enerjiyi bulunduğu ortamdaki taneciklere aktararak taneciklerin kinetik enerji kazanmasını sağlar. Kinetik enerji kazanan tanecikler etrafındaki diğer taneciklere çarparak diğer tanecikleri de titreştirir. Sesin yayıldığı ortamdaki taneciklerin titreşim enerjilerini birbirlerine aktarması sonucu ses dalgaları oluşur ve ses dalgaları kinetik enerjinin taşınmasını sağlar.

 

Bilinmesi gerekenler; sesin yayılması için maddesel ortama ihtiyaç vardır. Boşlukta ses yayılmaz. Ses dalgalar halinde yayılır. Kaynağından çıkan ses maddenin taneciklerini titreştirir. Rüzgar sesi uzaklara taşır, gece ve gündüzün sıcaklık farkları ses dalgalarını etkiler. Ses dalgaları katılarda yaklaşık olarak 5000 m/s hızla yayılır. Suda 1453 m/s hızla yol alır. Havada 340 m/s yol alır.

 

Madde Adı Yayılma Hızı (m/s)

Hava                     340

Su                          1500

Tahta                    4700

Demir                   5100

Boşluk                  yayılmaz

 

Sesin saklanmasındaki en büyük problem, sesin neden olduğu hareketin, mikroskopik harekete, yani ısıya dönüşmesidir. Bir odada konuştuğunuzda, moleküllere verdiğiniz hareket, bir süre sonra odanın ısınmasına neden olacaktır. Yani enerji (kütle) korunuyor, ama hareketin niteliği de değişiyor.

Ses dalgaları 4’e ayrılır;

•             Ses ötesi (Infrasound); 20 - 30 hertz ve altındaki ses dalgalardır.

•             İşitilebilir ses; 20-20 000 hertz arasında olan ses dalgalardır.

•             Ultra ses (Ultrasound); 20KHz (20.000 hertz) den 15MHz’e kadar olan ses dalgalarıdır.

•             Hiper ses(Hypersound): frekansları 15MHz’den yukarı olan ses dalgalarıdır.

 

Saniyedeki titreşim sayısı 20.000 den fazla olan ses titreşimlerine ultrasonik (ses üstü) ses denir. Ultrasonik ses, günlük hayatta ve teknolojide kullanılır. Ultrasonik ses insan kulağı tarafından duyulamaz. Kapalı mekânlarda yankı oluşumunun engellenmesi için sesi yalıtan yalıtım malzemeleri kullanılmalıdır. Sesin yansıma özelliğinden yararlanılarak maden yataklarının yeri belirlenebilir, deprem fayları belirlenebilir, deniz derinliği ölçülebilir. Ses dalgaları kullanarak sudaki cisimlerin yerini ve derinliğini ayrıca denizlerin derinliklerini ölçmek için kullanılan cihaza sonar denir. Sonar cihazı ses dalgalarını gönderir ve ses dalgaları engele çarpıp yansıyarak tekrar cihaza ulaşır. Ses dalgalarının gönderildikten sonra tekrar geri gelmesi süresi hesaplanarak uzaklık ölçülebilir.

 

İnsan kulağı çok düşük ve çok yüksek şiddette sesleri duyabilme yeteneğine sahiptir. İnsan kulağının algılayabileceği en düşük ses şiddeti, ‘eşik şiddet’ olarak bilinir. Kulağa zarar vermeden işitilebilen en yüksek sesin şiddeti ise, eşik şiddetinin yaklaşık 1 milyon katı kadardır. İnsan kulağının şiddet algı aralığı bu kadar geniş olduğundan, ses şiddet ölçümü için kullanılan ölçek de 10'un katları, yani logaritmik olarak düzenlenmiştir. Buna ‘desibel ölçeği’ adı verilmektedir. Sıfır desibel mutlak sessizliği değil; işitilemeyecek kadar düşük ses şiddetini ortalama 1.1 x 10-12  W/m2  gösterir.

Bazı ses kaynakları ve bunların ürettiği seslerin desibel olarak şiddetleri aşağıdaki tabloda verişmiştir;

Kaynak

Şiddet

dB

Eşik değerin katları

Eşik şiddeti

1.10-12 W/m2

0

100

Yaprak hışırtısı

1.10-11 W/m2

10

101

Fısıltı

1.10-10 W/m2

20

102

Normal konuşma

1.10-6 W/m2

60

106

Caddedeki yoğun trafik

1.10-5 W/m2

70

107

Elektrik süpürgesi

1.10-4 W/m2

80

108

Büyük orkestra

6,3.10-3 W/m2

98

109.8

Walkmenin en yüksek sesi

1.10-2 W/m2

100

1010

Rock konserinin ön sırası

1.10-1 W/m2

110

1011

Jet uçağının kalkışı

1.102 W/m2

140

1014

Kulak zarı hasarı

1.104 W/m2

160

1016

 

 

Canlıları öldürmeyen, onlara acı veren bir sonik silah nedir? Bu silah nasıl tasarlanır, nerelerde kullanılır?  Bu silah toplumsal gösterilerde ve ayaklanmalarda kullanılabilir. Silah, tek bir doğrultuda giden ses frekansları yayabildiği için, masum insanlara zarar vermeden sadece şüphelilerde ya da olay çıkaran göstericilerde dayanılmaz bir ağrı indüklemek mümkün olabilir.  Ultrasonik silahla kapalı bir mekanda ateş edildiğinde duvarlara ya da sert yüzeylere çarpan ses dalgalarının, bir mermi gibi sekerek farklı yönlere gidebildiği gözlenmiştir. Ses silahının mağaralarda, teröristleri dışarı çıkmaya zorlamak amacıyla da kullanılabileceği belirtiliyor.

      

Ultra ses dalgaları ile insanları uzaktan belirli davranışlara yönlendirmek mümkün mü? Ultra ses, insan kulağının işitemeyeceği kadar yüksek frekanslı akustik bir dalgadır. Ultra ses üretiminde piezoelektrik olaylardan yararlanılır. Piezoelektrik, üzerine mekanik bir basınç uygulandığında bazı kristal ve seramik malzemelerin elektriksel gerilim oluşturmasıdır. Aynı malzemelere elektriksel işaret uygulandığında ise genişleyip daralarak titreşir ve ultra ses dalgaları oluşturur. Günümüzde ultra ses ile çalışan sistemler;

1.         Kemirici hayvanların uzaklaştırılmasında,

2.         Derinlik ölçümlerinde, sonar ve radar olarak hedef tayinlerinde,

3.         Metal ve plastik kaynak yapımında,

4.         Diğer tanı sistemlerine göre yumuşak dokuları da görüntülenmesinde

5.         İyonize edici etkisinin olmayışı gibi özellikleri nedeniyle görüntülemede,

6.         Fizyoterapi uygulamalarında,

7.         Cerrahide,

8.         Hipertermi etkisi ile kanserli hücrelerin yok edilmesinde,

9.         Kemiklerin kaynamasında,

10.     Dişçilikte oyuk açımında,

11.     Gözde katarakt tedavisinde,

12.     Böbrek taşlarının parçalanmasında,

13.     Kan akımının ölçülmesi gibi tedavi amaçlı kullanılmaktadır.

 

Long Range Acoustic Device (LRAD) [7,8], Uzun Menzilli Akustik Cihazı öldürücü olmayan uzak mesafelere ağrı indükleyici tonları gönderir. LRAD havaalanı pistleri, rüzgar ve güneş çiftlikleri, nükleer enerji tesisleri, madencilik ve tarım faaliyetleri ve diğer sanayi tesisleri, aynı zamanda yaban hayatı koruma alanlarına izinsiz girişleri caydırmak için kullanılır. Denizde korsan baskınlarını önlemek için kullanılmaktadır. 165 dB ses şiddetinde sürekli ses dalgası üretmektedir. Hava alanı pistlerinden kuşları uzaklaştırmak amacı ile bu cihazlar kullanılmaktadır [8].

İşitilebilen ses dalgaları, ultra ses dalgalarına dönüştürüldükten sonra insanlara yönlendirildiğinde onların hipnoz edebildiği, bu yöntemle hipnoz edilen insanlarda ani ateş, ağrı, uykusuzluk ya da aniden uykuya dalma etkileri gözlemlendiği ve hatta hipnoz edilen insanların bazı komutları emir olarak algıladıkları da ileri sürülmektedir.

 

Infrasound – Ses Ötesi; insanlar tarafında işitilmeyen frekansların (0 Hz - 20Hz) aralığındaki  sınırıdır.  Ses ötesi algılamada ses basıncı yeterince yüksek olmalıdır, frekans azaldıkça giderek daha az duyarlı hale gelir. Kulak ötesi algılamada birincil organ kulaktır, ancak yüksek seviyelerde ses ötesi titreşimleri, vücudun çeşitli yerlerinde hissetmek mümkündür. Deprem, Toprak altındaki kaya ve petrol oluşumlarını izlemek için kullanılır. Kalp mekaniği çalışmasında da ses ötesi tekniklerinden yararlanılır.

 

3.3.         Elektromanyetik Dalgalar

Nikola Tesla (1856, 1943, New York). Sırp asıllı mucit, elektrik ve makine mühendisidir. Alternatif akım ile çalışan sistemlerin ilk mucididir. Yüksek gerilim ve yüksek frekanslı elektrik iletimi konusundaki araştırmalar, Nicola Tesla'yı Colorado Springs yakınlarındaki bir dağın üzerine dünyanın en güçlü radyo vericisini kurup çalıştırmaya yöneltti. 60 metrelik direğin etrafında, 22,5 metre çapında, hava çekirdekli transformatörü yaptı. İç kısımdaki sekonder 100 sarımlı ve 3 metre çapındaydı. Üreticisi, istasyondan birkaç mil uzaklıkta bulunan enerjiyi kullanırken, Nicola Tesla ilk insan yapımı şimşeği oluşturdu. Bir direğin tepesindeki 1 metre çaplı bakır küreden, 30 metre uzunluğunda, kulakları sağır eden şimşekler çaktı. TESLA yapay depremler yapabilecek, ölüm ışınından ve kimsenin geçemeyeceği manyetik bir kalkandan bahsetti, hatta dünyayı bir elma gibi ikiye bölebilecek güçte silahlar yapılabileceğini söyledi. Elektromanyetik silah fikri böylece ortaya çıkmış oldu.

 

İyonize radyasyon, Gamma ve X ışınları olarak sıralanır. İyonize radyasyon insan hücrelerinin değişimine neden oldukları, kanser oluşturdukları ve kromozomları değiştirdikleri için tehlikelidir. İyonize olmayan dalgalar ise Radyo dalgaları, Mikrodalga, Kızıl ötesi ışık, Görünen ışık, ve Morötesi ışık olarak sıralanır. İyonize olmayan dalgalar girdikleri dokulara enerjilerini aktararak ısısını artırır ya da hücre zarlarının çalışma biçimini değiştirir. Ses dalgaları EM değildir. İyonize radyasyon insan hücrelerinin değişimine neden oldukları, kanser oluşturdukları ve kromozomları değiştirdikleri için tehlikelidir. İyonize olmayan elektromanyetik dalgalar ise girdikleri dokulara enerjilerini aktararak ısısını artırır. Aşırı ısı artımı dokunun işlevini bozar. Ayrıca dokulardaki hücre zarların normal işlevini bozan ısıl olmayan etkilerde gözlenmiştir. Frekans yükseldikçe taşıdığı enerji büyüdüğünden yüksek frekanslarda dokulara aktarılan enerji büyük olacağından ısınma ve işlev bozucu etkileri de büyük olur. EM dalgaların insana olduğu kadar çevreye, doğal yaşama etkisi oldukça fazladır. Hayvan popülasyonun azalmasının ve bitkilerin sağlığının bozulmasının olası bir sebebi, mikrodalga ve radyo frekanslı radyasyon kirliliğidir.

 

Elektromanyetik darbeli atış etkisi ilk olarak havada patlatılan nükleer silahların denenmesi sırasında gözlemlendi. Elektromanyetik alana maruz kalan iletkenlerde ve elektronik cihazlarda kısa süreli ama binlerce voltluk bir gerilim oluştu. Elektromanyetik darbeli atışın özellikle elektronik ekipmanlarda geri dönüşü olmayan hasarlara sebep olabileceği gözlemlendi. Tesla Kalkanı olarak adlandırılan bu konudaki çalışmalar özellikle kritik tesislerin (nükleer santraller, barajlar, silah fabrikaları, silah depoları, rafineriler...) korunmasında kullanmak üzere devam etmektedir. Bu teknolojiler ile ilgili diğer çalışmalar ise ozon tabakasındaki deliğin kapatılması, zayıflamak isteyenlere içgüdüsel olarak telkinde bulunulmak (zihin kontrol), şiddetli fırtınaları önlemek gibi pek çok alanda devam etmektedir.

 

Elektromanyetik savaş elektromanyetik spektrum veya yönlendirilmiş manyetik enerjinin düşmana saldırma veya düşman saldırılarını engelleme amaçlı kullanılmasıdır. Elektromanyetik savaşın amacı karşı tarafın EM spektrumuna erişimini engellemek ve karşı tarafın EM spektrumunu çökertmektir. Elektromanyetik savaş taktikleri denizden karadan ve uzaydan insanlı veya insansız sistemler aracılığı ile iletişimi, radarları ya da diğer tehditleri hedef alabilir.  Elektromanyetik savaş 3 bölümden oluşur; EM Gözetleme, EM saldırı ve EM koruma.

 

Elektromanyetik Gözetleme, EM kaynakların yayınım yönü ve yerlerinin belirlenmesi,  tehditlerin tanımı, hedefleri, planlama ve oluşacak çatışma temas durumunu hakkında istihbarata yönelik bilgi edinilmesidir. İstihbarata yönelik ortamdaki EM spektrum yoğunlaşması ve frekansa bağlı olarak  elde edilen işaretlerin işlenmesi, analizi. Pasif Radar sistemleri ile EM kaynakların konumları ve yaydıkları gücün uzaktan yapılan EM alan ölçümleri ile belirlenmesi.

 

Aktif elektronik elemanların (Yarı İletken Teknolojileri – Non Linear Junction Detector) akım fonksiyonlarından kaynaklanan yayınımlardan elektronik sistemlerin konumlarının belirlenmesi. Transistör, diyod, entegre devreler ve metalik kavşak akımları çok sayıda frekansların 3.harmoniklerinde işaretleri ortama yayar. Doğrusal Olmayan Kavşak Akımı Bulma Dedektörü toprak, duvar gibi zeminlere gizlenmiş çeşitli elektronik cihazları algılar.

 

İyonosferden Takip

İyonosferden yansıyan dalgalar kullanılarak 2.000 km gibi geniş kıyı şeridinde gemileri ve uçakların konumlarını, rotalarını ve hızlarını belirleyecek. Tüm hava koşullarında ve tüm yüksekliklerdeki uçaklar izlenecektir. Uzunlukları 30m den büyük olan gemiler muntazaman izlenecektir.

 

 

Uzaydan Takip ve Gözetleme Sistemi (Space Tracking and Surveillance System - STSS) ABD Füze Savunma Ajansının Balistik Füze Savunma projesidir. Alçak yörüngeye yerleştirilecek uydular ile yer radarlarının konumları ve balistik füzelerin konumları tespit edecek. Füze hedefine doğru ilerlerken rotasını izleyerek  erken uyarıda bulunacaktır. Uydular atmosferden yere indirilebilecek ve konumları değiştirilebilecektir.

 

Erken uyarı pasif radarı yer yüzeyinin üstündeki tüm uzayı belirli bir ışıma açıklığında gözlem yapacaktır. Füze erken uyarısında bulunduğunda füze savunma sistemi devreye girecektir.  Füze algılama, doğrulama ve tehdit olup olmadığı sınıflandırılacaktır. Erken uyarı radarı balistik füze savunma sisteminin bir parçası olarak görev yapacaktır. Patriot ve denizden fırlatmalı füze savunma sistemleri ile yüksek mertebelerde tehdit olarak algılanan ve doğrulanan füzelere müdahale edilecektir.

 

Elektromanyetik silahların hedefleri insanları, elektronik devreye sahip cihazları, askeri tesisleri geçici olarak devre dışı bırakmak ya da kalıcı ağır hasar vermektir. Amaç elektrik, ısı veya mekanik enerjiyi boşlukta transfer etmek amacı ile güçlü enerji kaynağına sahip, elektromanyetik dalgaların yönlendirilmesidir. Karşı tarafın savaşma gücünü yok eden, azaltan ya da etkisiz hale getiren elektromanyetik enerji yayınımıdır. Havadaki iletişimin kesilmesi (communications jamming), Jammer elektromanyetik korunmanın bir parçası değildir, elektromanyetik saldırının bir parçasıdır.

               

Elektromanyetik darbe atış nükleer silah kullanmadan üretilen ve elektromanyetik darbe atışı yapan sistemlerdir. Bir tek loop antene boşalan düşük endüktanslı çok büyük kondansatör bankından ve mikrodalga jeneratöründen bir dizi büyük cihazlardan oluşur. Hedef ile etkileşime girerek bağlantı kuracak gerekli frekans karakteristikleri elde etmek için EM darbe atış kaynağı ile anten arasına, mikrodalga jeneratörleri ve veya dalga biçimlendirme devreleri eklenir. Yüksek enerji darbe atışlarının mikrodalga dönüşümü için uygun vakum tüpüne vircator denir. 2003 Irak'ın işgali sırasında, ABD silahlı kuvvetlerinin Irak hedeflerine yönelik nükleer olmayan elektromanyetik darbe atışlı Tomahawk füze kullandıklarına yönelik söylentiler çıktı. Kanıt olarak elektrik jeneratör tesislerde fiziksel hasar oluşmadığı halde Bağdat üzerinde  kulakları sağır eden şimşekler çaktığının görülmesidir.

 

Patlayıcı düzeneklerinin tespit edilmelerinde tespit teknolojileri, etkisiz hale getirilmelerinde ise

 

Yüksek Güçlü Elektromanyetik Dalgalar  - HPEM (High Power Electro-Magnetics) kullanılmaktadır. Yüksek Güçlü Elektromanyetik Dalgalar tek darbe veya bir dizi darbe aracılığı ile belirlenen süre boyunca, yüksek güçlü ışıma yapmak üzere tasarlanmışlardır. HPEM kaynakları tarafından üretilen elektromanyetik enerji, hedef alınan elektronik teçhizatın çalışmasını engeller, hatalı çalışmaya sevk eder ya da hasara uğratarak çalışamaz hale getirir. HPEM ışıması altında hedef üzerinde gözlenen etki, enterferanstan, kalıcı hasara kadar çeşitli seviyelerde değişebilmektedir. Radyo Frekans (RF) enerji, belirli bir kayıpla da olsa kapalı alanlara da (toprak altına, duvarların arkasına, katlar arası, engellerin ardına vb.) nüfuz edebilmekte; eş-zamanlı olarak çok sayıda hedefi etkisi altına alabilmektedir. Elektromanyetik dalgaların enerji hatları, anten, kablo gibi olası iletken yüzeyler ile dalga boyuna bağlı olarak etkileşime girerek, istem dışı açıklıklar, yarıklar ve/veya metal olmayan bağlantı yerlerinden cihaza ve onu oluşturan birimlerine nüfuz ederek, hedefe ve bileşenlerine zarar verecek yüksek seviyeli yüksek gerilimleri indükleyebilmektedir. Yönlendirilmiş elektromanyetik enerji ile korumasız elektroniği yok edebilirsiniz. Metal içermeyen elektronik sistemleri tahrip eder, hasara uğratır ya da devre dışı bırakır. Siviller kendi başlarına yapıp  test edecekleri; güç kaynağı, mikrodalga jeneratör ve antenden oluşan bir mikrodalga silahının bileşenleri hazırdır ve piyasada satılmaktadır.

 

Radar denklemleri kullanılarak ışıma yapan elektrik alan şiddetinin değeri aşağıdaki formül kullanılarak hesaplanır. Marx jeneratörü 200kV (yaklaşık 800MW) güce sahip, 50 ohm yük direnci ve 10dBi anten kazancı var ise 1m uzağa transfer edilecek elektrik alan şiddetinin değeri 490 KV/m dir. Burada 377 ohm serbest uzayın karakteristik empedansıdır.

image042

image040

 

Yönlendirilmiş Mikrodalga Kaynağı

Radyo frekansı / Mikrodalga silahların insana yeterince zarar verecek güçte olması mümkündür.

Ölümcül olmayan, yönlendirilmiş enerji silahı olarak tarif edebileceğimiz Aktif Reddetme Sistemi (ARS) Amerikan ordusu tarafından kalabalıkların kontrolü ve toplumsal olaylara etkin bir şekilde müdahale edebilmek için geliştirilen yeni bir teknolojidir. ARS güçlü bir milimetrik dalga ileticisidir ve kalabalıkların kontrolünde son derece etkilidir. Bu alet konuşma dilinde “Acı Işını” olarak ta adlandırılmaktadır. Raytheon adlı şirket bu ürünün yakın mesafede etkili olan türünün pazarlanmasını yapmaktadır.

 

Aktif Denial Sistemi, hedef insanın derisindeki suyu ısıtan  ve dayanılmaz acıya neden olan bir mikrodalga kaynağıdır. Iraktaki isyan kontrolü için Raytheon firmasında çalışan araştırmacılar tarafından New Mexico daki Birleşik Devletler Hava Kuvvetleri Araştırma Laboratuarında geliştirilmiştir.

 

Şiddetli ağrıya sebep olmanın dışında hiçbir kalıcı hasar bırakmaması amaçlanmasına rağmen geri dönüşümsüz hasarlara neden olabileceği ileri sürülmeye başlanılmıştır. Mikrodalga ışınına maruz kalanların uzun vadeli yan etkileri için henüz yeterli testler yapılmamıştır. İsyanları bastırmada, çetelere yönelik operasyonlarda, anarşik olaylarda, rehineleri kurtarmada kullanılması planlanmaktadır.

 

Amerika Birleşik Devletleri, Kanada Hükümeti ile işbirliği içinde geliştirdikleri bir mikrodalga silahı istekli bir asker üzerinde test edilirken Amerikan ve Kanada televizyonlarında gösterilmiştir.

 

İnsanlar zarar için yeterince güçlü Mikrodalga silahlar mümkündür:

·           Active Denial System hedef deride su ısıtan bir milimetre dalga kaynağı ve böylece incapacitating ağrı neden olur. ABD | der Kuvvetleri Araştırma Laboratuvarı ediliyor Hava Kuvvetleri Araştırma Laboratuvarı] ve isyan kontrol görevi için Raytheon. Rağmen herhangi bir kalıcı hasar bırakarak şiddetli ağrıya neden amaçlanan sistem gözlere geri dönüşümsüz hasara neden olabilir mi gibi, bazı endişeler dile olmuştur. Mikrodalga ışının maruz kalmanın uzun vadeli yan etkileri için test henüz yok sahiptir. Ayrıca ekransız elektronik yok edebilir.  cihaz bir humvee bağlı olmak üzere çeşitli boyutlarda gelir.

 

·           Vigilant Eagle Uyanık Kartal yüksek frekanslı mikrodalga vericisidir. Uçağa yönelen silahları bulan bir havaalanı savunma sistemidir. Füze tespit ve izleme alt sistemidir. Missile–detecting and tracking subsystem (MDT), komuta ve kontrol sistemi ve bir dizi tarama sisteminden  oluşur. MDT, sabit ızgara pasif kızılötesi (IR) kameraların karışımıdır. Komuta ve kontrol sistemi, füze fırlatma noktasını belirler. Hedefin uçaktan saptırılması, karadan-havaya füze bozucu sistemleri ve mikrodalga vericilerden oluşur.

 

·           Bofors HPM Blackout, değerlendirme, araştırma ve mikrodalga etkileri ve / veya koruma için bir karar verme aracı olarak için uygun, çok yönlü ve kompakt tek başına Yüksek Güçlü Mikrodalga sistemi. Bu sistem sayesinde gerçekçi bir bakış açısı, taktik adaptasyon açısından ve üretilen mikrodalga radyasyon seviyesi ile mümkündür. Bofors HPM Blackout karşı hatırı sayılır bir mesafe COTS ekipman geniş bir alanda yıkıcı etkileri kanıtlanmıştır.

 

·           Pulse Enerji Mermi veya KEP sistemleri hedef plazma genişleyen hızla yaratan bir kızılötesi lazer darbe yayarlar. Ortaya çıkan ses, şok ve elektromanyetik dalgalar hedef ve neden ağrı ve geçici felç dondurur. Silah geliştirilme aşamasında ve bir kalabalık kontrol öldürücü olmayan silah olarak tasarlanmıştır.

 

3.4.         Yüksek Güçlü Elektromanyetik Fırlatıcılar

Elektromanyetik silah fırlatıcıları bir kumanda devresi, ivmelendirici sargılar, bu sargıları besleyen güç katından oluşur ve cisimlerin fırlatılmasını sağlar. Elektromanyetik fırlatıcılar ile ilgili çalışmalar, 1980’lerden beri başta ABD olmak üzere birçok ülkede devam etmektedir.

 

 ABD Ordusu ve ileri Savunma Araştırma Projeleri Ajansı (DARPA) tarafından gerçeklenen ilk başarılı çalışmaların ardından, ABD’nin çalışmaları manyetik olarak kaldırılan trenleri içeren manyetik tahrik, elektromanyetik mancınıklar kullanılarak uçakların fırlatılması, metallerin uzaya fırlatılması, küçük mermilerin aşırı yüksek hızlarda fırlatılması, füzyon reaktörleri için yakıt elde etmek amacı ile eritilerek elde edilen ufak topların hızlandırılması vb. birçok konuda yaygınlaşmıştır.  Elektromanyetik Fırlatıcı Çeşitlerini Raylı elektromanyetik fırlatıcılar, Sargılı elektromanyetik fırlatıcılar, Karma elektromanyetik fırlatıcılar ve Doğrusal hareketli fırlatıcılar olarak sıralayabiliriz.

3.5.         Elektromanyetik  Koruma ve Kalkan

Elektromanyetik Koruma,  mücadele yeteneğini yok etmek, nötralize  veya küçük düşürmek için EM spektrumu kullanan düşmanın etkilerinden personeli, tesisleri korumak amacıyla alınmış EM koruyucu karşı koyma olarak bilinen önlemlerdir.

 

 

Uyanık  Eagle sistemi havalimanına inişe geçmek için yaklaşan veya iniş yapan uçaklara ateş etmeye çalışan roketlere doğru yönlendirilmiş elektromanyetik ışıma yapan hava limanı savunma sistemidir.

Sistem üç ana bileşenden;

               Füze tespit ve izleme alt sistemi (Missile Detecting and Tracking subsystem - MDT),

               Komuta kontrol sistemi ve tarama dizisi,

               MDT pasif kızılötesi (IR) kameralardan oluşur.

 

Komuta kontrol sistemi eylem için yerleşmeye çalışan teröristlerin konumlarını belirler, tarama dizi kullanarak, yüzeyden-havaya füze yönlendirme sistemlerine frekans karıştırarak  füzeleri uçaktan uzağa yönlendirir.

 

EM Kalkan, Çadırlar, Faraday kafesleri gibi dışarıdan içeriye, içeriden dışarıya elektromanyetik erişimi engellemek amaçlı kullanılan sistemlerdir. Elektronik cihazların enerji ve ara bağlaşım  kabloları üzerinden EM erişimin engellenmesidir. Elektronik cihazlarda lineer olmayan aktif devre elemanlarının neden olduğu osilasyonun neden olduğu yayınımı engellemektir.

               

3.6.       Radyo Teleskopları – Uzaydan Gelen Sinyaller

Radyo teleskopları uzaydan yayılan sinyalleri toplar. Bunlar yıldızlarda ve güneşten gelen sinyallerdir.

Uzaydan sinyal alma konusu, yeni bir olay değildir. 1899 yılında Thomas Edison'dan sonra zamanının en büyük dahisi sayılan Nikola Tesla, bir gün, J. P. Morgan adlı bir milyoner tarafından kendisi için özel olarak yaptırılmış laboratuarında çalışırken, garip bir elektrik hareketinin farkına vardı. Bu hareketin doğal bir kaynaktan gelemeyeceğini düşündü. «Neden bir gezegenin, başka bir gezegene yolladığı mesajları duyan ilk kişi olmayayım?» dedi kendi kendine. Bir rapor yayınladı ve bu, büyük heyecan yarattı. Ama resmî makamlar, gerekli ilgiyi göstermediler. Bunun sonucu, konu unutuldu, gitti.

 

21 Mayıs 1902 tarihli Washington Evening Star Gazetesi, Aralık 1901 de Markoni tarafından uzaya V ve S harflerinin yollandığını haber vermişti. 28 Ağustos 1924 tarihli New York Times Gazetesi'nde «Amherst Koleji Astroloji Profesörü Dr. David Todd»un 22-23 Ağustos gecesi uzaydan mors alfabesindeki V ve S harflerini aldığını yazmıştı. 1927 de uzun süren radyo sinyalleri kaydedilmişti. Ay yönünden garip sinyaller geliyordu, Oslo'dan gelen raporlara göre, İngiliz Gezegenler arası Cemiyet üyesi Duncan Lunan, sinyallerin Boötis Takımyıldızından geldiğini kabul etmişti.

 

Radyo Teleskopun bulunuşu bir tesadüfe bağlıdır. Amerikalı mühendis Kari C. Jansky, 1931 yılında New Jersey'deki bir çiftliğe radyo yayınlarında görülen çıtırtı, tıslama gibi parazitlerin statik nedenlerini incelemek üzere eski bir Ford otomobilin aksamı üzerine atlıkarıncayı andıran bir telsiz anteni yerleştirmiş ve bununla ilk kez, uzaydan gelen bazı radyo dalgaları kaydedilmişti. Ilionist'li Grote Reber bu aracı geliştirdi ve bahçesine ilk radyo teleskopu yerleştirdi. Bu araç 900 cm çapında idi ve 2m ye kadar boyu olan radyo dalgalarını alabilecek güçteydi. Böylece radyo sinyallerinin, yıldızların sık olduğu Samanyolu'nda daha güçlü olduğu fark edildi.

 

II.Dünya savaşı sıralarında Hollandalı Van de Hust, bu radyo sinyallerinin yıldızlararası uzaydaki yoğunluğu az olan hidrojen bulutlarından gelebileceğini önerdi. Bu öneri, 1948 de Bolton ve Stanley (Avusturyalı), Ryle ve Smith (İngiliz) tarafından doğrulandı. Radyo dalgaları, uzayda belirli kaynaklardan geliyordu. Bunlardan bir Cygnus, diğeri Cassiopeia Takımyıldızlarıydı. 1951 yılında, Amerika, Avustralya ve Hollanda'daki astronomlar, Samanyolu'ndaki hidrojen bulutlarından zayıf sinyaller aldılar.

 

1956 da Amerika'daki Ohio Gözlemevi görevlilerinden Dr. John Krauss, Venüs'te bir radyo istasyonu olduğunu iddia etti. Gerçek payı ne kadar olduğu bilinmemekle birlikte, aksi de ispatlanamamıştır.

 

Uzak bir gezegende hayat fikri, uzun zaman herkesin kafasını kurcalamaya devam etti. 1960 yılında Dr. Frank Drake adlı genç bir radyo astronom, gerçek sinyallerin alınması, amacıyla, dev teleskopların kurulmasını önerdi.

 

Radyo astronomi, yeni kurulmuş ve pek gelişmemiş bir bilim dalıydı. Radyo teleskopların yapımı son derece pahalı olmasına karşın, 1960'lar, uzay konusunda önemli adımların atıldığı sıralara rastladığından, önerisi kabul edildi. Dr. Drake'nin projesine «Ozma» adı verildi. Bu, hayali bir ülkenin prensesi, «OZ» un adına dayanılarak verilmişti... Bu ülkenin çok güzel ve ulaşılması olanaksız bir yer olduğu düşünülüyordu. Projenin uygulanışının ikinci gününde, yani 9 Nisan 1980 günü, Dr. Drake ve arkadaşları teleskoplarını «Epsilon Eridyani» yıldızına çevirdiler. Birdenbire, aygıtları bazı sinyaller almaya başladı. Mikrofon açıldığında, düzenli, saat işlemesini andırır sesler almaya başladılar.

 

Aynı sinyaller Cambridge Üniversitesi tarafından da kaydedilmişti. Astronomlar, uzayda radyo sinyalleri gönderebilecek, dört nokta saptamışlardı. Bunlar, son derece düzenli aralıklarla, nabız atışına benzer, radyo sinyalleri veriyorlardı. Bu buluş, ilgi uyandırdı, ama yine de şüpheyle karşılandı. Bu dört noktadan, biri, her 1.3,372,795 saniyede bir, bir sinyal gönderiyordu. Diğer ikisi yine aynı düzenle Bip... bip... sesleri çıkarıyordu... Dördüncü nokta, her 1.273.888 saniyede bir verdiği sinyali tekrarlıyordu. Belki bu sinyaller, yabancı bir dünyadan gönderiliyordu.

 

3.7.         Anten

Telli telgrafın icadını gerçekleştiren Princeton Üniversitesi doğa bilimleri profesörlerinden Joseph Henry'nin, 1842 yılında yaptığı deney sırasında üst kattaki mıknatıs ibresini kapmasını gözlemesi olayını almak makul bir olacak. Henry uzaktan algılama olayını sezdikten sonra bir dizi deneyler yaptı. 7-8 mil uzaktaki yıldırım sebebiyle oluşan elektriksel işareti algıladı. 1875’te de Edison, elektrik devresindeki anahtarın açılıp kapanması sırasındaki ışımayı uzaktan algıladı ve hızla çalışmalarına devam ederek düşey konumlu tepesi yüklü ve topraklanmış antenlerini iletişimde kullanmak üzere patent aldı. 1887 dolaylarında H. Hertz ışıma olayının formüle edilmesi üzerine çalıştı, ilk kez polarizasyon kavramı üzerinde durdu. 1897'de Liverpool Üniversitesi fizik profesörlerinden Oliver J. Lodge bikonik anten ve anten devresinde ayarlı LC devresi için patent aldı. Empedans sözcüğünü literatüre kazandırdı. 1900'den önce parabolik yansıtıcılar, mercek antenler, açıklık antenler, dalga kılavuzları mikrodalga frekanslarında kullanıldı. Bu tarihten sonra bu tür antenlerin kullanılması uzun bir süre durgunluk dönemi geçirdi. 1930'lardaki radyo elektroniğindeki gelişmeler mikrodalga antenlerini tekrar gündeme getirdi.

 

1901 yılında Marconi, 15 KW güçlü 820 KHz'lik fan monopol antenle İngiltere - Amerika arasında Atlantik üzerinden iletişimi gerçekleştirdi. 1907 yılında Zenneck, sadece antenin iyi olmasını iletişimin için tek başına etkin olamayacağını, yer sisteminin de uygun şekilde yapılmasının anteni daha verimli kılabileceğini makalelerinde gösterir. 1916-1920 yılları arasında Marconi, iletkenlerle yapılmış parabolik reflektörün odağında aktif bir anteni kullanarak 3.5 m dalga boyunda elektromagnetik alan ışıması gerçekleştirdi ve ölçülen ışıma diyagramı ile hesaplanan ışıma diyagramının uyum içinde olduğunu gösterdi.

 

1940-1945 yılları arası mikrodalga antenlerin ve radarların yoğunluk kazandığı dönemdir. 1945-1949 döneminde VHF yarık antenler, halka antenler, dipol ve dilop anten dizileri yoğun olarak kullanılmaya başlandı ve 1965'de COMSAT'ın ilk jeosenkronize uydusu yörüngeye oturtuldu. Bu uydu ile iletişim gelecek için büyük umutlar sergiliyordu. Yıl 1969, ve tarih 20 Haziran; insanlık aya ayak basmış ve antenlerini ay üzerine yerleştirmişti. O gün, elektronik tarihinin önemli kilometre taşlarından biri olacaktı.

 

Günümüzde uzayın derinliklerine gösterilen dünya üzerinde jeosenkronize ve jeosenkronize olmayan yörüngelerde dönen uydular farklı amaçlar doğrultusunda yer ile iletişimi sağlamak amacı ile antenlerle donatılmışlardır. Bundan sonra da gelişmeler devam edecek ve daha yüksek kazançlı kullanışlı antenler üretmek hedef olacaktır. Örneğin TCRO (sadece TV amaçlı antenler) için parabolik reflektör antenlerinin kullanılmasındaki mukavemet, üretim güçlüğü gibi de dezavantajları nedeniyle, iletken düzlemsel levhalar üzerinde oluşturulan mikroşerit anten dizilerinin kullanılması gündeme gelmiştir. Bu değişim en iyi elde edilinceye kadar devam edecektir.

 

Elektromanyetik dalgaların kaynağı sadece yapay antenler değildir. Güneşteki patlamalar sonucu oluşturan elektrik yüklü partiküllerin, yer manyetik alanı ile etkileşmesi, yıldırım, şimşek vb. atmosferik olaylar, galaktik olaylarda elektromanyetik dalgaların kaynağıdır, yani birer verici antendir. Bu açıdan bakılırsa antenlerin tarihçesini evrenin başlangıcına dayandırmak pek yanlış olmaz.

 

Her ne kadar antenler iletişim amaçlarına hizmet için geliştirilmişse de evrendeki olası uygarlıkların araştırılmasında, meteorolojik çalışmalarda, tıpta teşhis ve tedavi amacıyla, mobil sistemlerin yerlerinin belirlenmesinde, endüstride ve bir çok yerde ku1lanmaktadır. Özellikle kanser ve bazı hastalıkların teşhis ve tedavisinde alışılmış yöntemlerin, ışınları gibi, olumsuz yönlerinin yok edilmemesi nedeniyle başka yöntemler üzerine çalışmalar, arayışlar yoğunlaştırılmıştır. Bunlar arasında son yıllarda kendinden sıkça söz edilen bir yöntem, her türlü kanser hastalığının teşhis ve tedavisinde anten amplikatörlerin kullanılması yöntemidir. Bu yöntemde antenler tek tek kullanılabildiği gibi dizi şeklinde de kullanılmaktadır.

 

 

Verici tarafından üretilen elektrik sinyalini elektromanyetik dalgaya çevirerek yayan sistemlere anten denir. Temel anten olarak iki tip anten vardır. Bunlar Hertz. ve Markoni antenleridir. Hertz anteni; yarım dalga boyunda (λ/2) olup, diğer bir adı dipol antenidir. Markoni antenler ise, çeyrek anten dalga (λ / 4) boyunda bir antendir. Yüksek frekanslı sinyalleri iletmede anten ortasından beslenir. Açık olan uçlarında gerilimler maksimum fakat birbirine zıt yöndedirler. Enerjinin beslendiği giriş uçlarında akım en büyük durumundadır. Açık olan hat ucuna bağlı antenden geçen akım yavaş yavaş azalır. Hattın sonunda ise akım sıfır olur. Antenden geçen farklı akım ve gerilimlerin oluşturduğu elektrostatik alan ile mıknatıs alan çizgileri vardır. Bu farklı iki alan arasında 90 derecelik bir açı bulunmaktadır. Bu iki alan birlikte anten üzerinde boşluğa yayılarak elektromanyetik dalgayı oluştururlar. Bilindiği gibi TV yayınları çok yüksek frekanslarda olduğundan genel olarak (Hertz) dipol anteni kullanılır.

3.8.         Lazer Silahları

Lazer silahları, konvansiyonel silahların üzerinde birkaç ana avantajlara sahiptir:

          Lazer ışınları ışık hızında yayınım yaparlar, ışın yönlendirildikten sonra bir hedefin lazerden kaçması mümkün değildir (çok uzun mesafeler boyunca hariç).

          Işık kütleye sahip olmadığından yerçekimi tarafından çok az etkilenir, uzun menzilli aydınlatmada az hata sapması gösterir. Bulutların arasından geçerken ya da rüzgar hızı hata sapmaları çoğu zaman ihmal edilebilir.

          Lazerler, çok daha küçük hedeften çok daha uzak hedefe hızlıca odaklanabilir.

          Yeterli bir güç kaynağı göz önüne alındığında, lazer silahları aslında sınırsız cephanedir. Çünkü ışığın enerjiye oranı hemen hemen sıfırdır (tam olarak 1 /C), C burada ışık hızıdır. (C=3x108m/san) Lazerler ihmal edilebilir bir geri tepme üretir.

          Çalışma menzili, atmosferik koşullar ve güç düzeyine bağlı olarak bir lazer silah balistik bir silahtan daha büyük olabilir.

 

Sorunlar ve dikkate alınması gereken noktalar

Serpilme: Lazer ışınları, enerji yoğunluğu, santimetre küp başına mega joule yaklaşık hava plazma arıza neden başlar. Serpilme olarak adlandırılan bu etki, lazer ışımanın atmosferde enerjinin bulanıklaşmasına ve dağılmasına neden olur. Havada sis, duman, veya toz varsa serpilme daha şiddetli olabilir.

 

Serpilmenin azaltılması için büyük, çok hassas, kırılgan ayna gerektir. Bir ışıldak gibi monte edilmiş lazer biraz hantal makinedir. Aşamalı bir dizi kullanılır. Aşamalı dizilerde düz ayna veya lensler ile ışın açısı elde edilemeye çalışılır.  Serpilmeyi engelleyen çok kısa bir darbe kullanılır. Nispeten düşük güçlü birden fazla lazer tek bir hedef üzerine odaklanır.

 

Silahlandırılmış lazerler ile bir başka sorun, hedef yüzeyin buharlaştırması ile gölgelemeler başlatmasıdır. Bu sorun için çeşitli yaklaşımlar vardır:

          Şok dalgadan sonra zarar vermeye devam ederler.

          Daha hızlı hedef taramada şok dalgası yayar.

          Hedef karıştırmada plazmik Optik neden olur.

 

Yüksek güç tüketimi

Lazer silahlarının en önemli bir sorunu (genel olarak yönlendirilmiş enerji silahlarının sorunudur), yüksek elektrik enerjisi gereksinimleridir.  Enerjiyi depolayan, yürüten, dönüştüren ve yönlendiren sistemlerden oluşan bir silahı üretmede mevcut yöntemler ve teknolojiler yetersiz kalmaktadır. Mevcut lazerlerde, silah sistemini aşırı ısınmanı zararlarından korumak için hantal soğutma ekipmanları kullanılmaktadır ve çok fazla enerji israf edilmektedir. Hava soğutma sistemi çekimler arasında kabul edilemez bir gecikmeye neden olmaktadır. Bu sorunlardan dolayı şu anda lazer silahı pratiklik açısından sınırlandırılmıştır.

 

Lazer silahlarını ekonomik ve daha verimli hale getirmek için yüksek sıcaklıkta çalışan süper iletkenlere ve daha uygun yüksek hacimli enerji depolama ve taşıma sistemlerine ihtiyaç vardır. Enerjinin bir kısmı cihazları soğutmak için kullanılabilir. Silah için gerekli enerjiyi üretecek bir elektrik santrali (nükleer), soğutma için su da düşünüldüğünde büyük bir gemide olması avantaj olur.

 

Kimyasal lazerler yerine uygun bir kimyasal reaksiyon üreten enerji kaynakları kullanılabilir. Kimyasal oksijen iyot lazer (iyot ile hidrojen peroksit) ve döteryum florür lazer (döteryum ile reaksiyona giren atom flor) megavatlık menzilli sürekli ışın çıkış kapasitesine sahip iki lazer tipleri vardır. Kimyasal yakıt yönetme diğer sorunlar sunar, soğutma ve genel verimsizlik sorunları devam etmektedir.

 

Işın emilimi

Hava yoluyla geçen bir lazer ışını veya parçacık demeti, yağmur, kar, toz, sis, duman tarafından kolayca emilir. Görsel bir engel tarafından engellenir hatta saçılabilir. Bu etki, çiçeklenme sorunlarını oluşturur ve atmosferde daha kötü enerji dağılımını yapar. Öte yandan harcanan enerjinin dalga etkisi bir "tünel etkisi" yaratır ve bulut gelişimini bozabilir. MIT ve ABD Ordusundaki mühendisler bu etkiyi kullanarak yağış yönetimi üzerine çalışmalar yapmaktadır.

 

Dolaylı yangın yetenekleri eksikliği

Topçu savaşta kullanılan dolaylı yangın, bir tepenin arkasında bir hedefe ulaşmak, ancak line-of-sight ile mümkün değildir. Olası alternatifler hava veya uzay tabanlı platformlarda lazerler (ya da belki sadece reflektörler) monte etmek ile giderilebilir.

 

Lazerler, nişan, değişen ve silah hedeflemesi için sık sık kullanılan, ancak silah ateş gücü lazer ışını kaynağı değildir. Lazer silah genellikle yüksek enerjili kısa darbeleri üretir. Bir megajoule lazer darbe kabaca yüksek patlayıcı, 200 gram olarak aynı enerji sağlar ve aynı hedef üzerinde temel bir etkiye sahiptir. Birincil hasar mekanizması, mekanik kesme, reaksiyon neden hedef yüzey patlayarak buharlaştırılır.

 

En mevcut silahlandırılmış lazerler gaz dinamik lazerler. Yakıt, ya da güçlü bir türbin, orifisleri bir devre ya da dizi lazer uygulaması medya iter. Yüksek basınç ve ısıtma, orta plazma ve lase oluşmasına neden. Bu sistemlerin önemli bir zorluk, yüksek hassasiyetli aynalar ve lazer rezonansa boşluğunda pencereleri muhafaza etmektedir. Çoğu sistem tutarlı bir dalga üretmek için düşük güç "osilatör" lazer kullanan ve daha sonra yükseltmek. Bazı deneysel lazer yükselticileri, cam ve ayna kullanımı, ancak, yüksek enerjileri ile yok edilemez açık orifisleri var.

 

Bazı lazerler geçici olarak kör veya dikkatini dağıtmak için tasarlanmış. Dazzlers gibi öldürücü olmayan silah olarak kullanılmaktadır.

Belirli örnekler şunlardır:

          Zeus lazer silahı, ilk lazer ve bir savaş fiili kullanım verilecek her türlü ilk enerji silah. Nötralize mayın ve patlamamış mühimmat için kullanılır.

          Lazer Alan Savunma Sistemi.

          Orta Kızılötesi İleri Kimya Lazer (MIRACL) deneysel bir US Navy döteryum florid lazer ve 1997 yılında Hava Kuvvetleri uydu karşı test edilmiştir.

          2011 yılında, ABD Deniz Kuvvetleri Deniz Lazer Düzeneği (MLD), savaş gemileri için bir lazer test etmeye başladı.

          Personel durdurulması ve Stimülasyon Tepki veya PHaSR, öldürücü olmayan bir elle tutulan Amerika Birleşik Devletleri Hava Kuvvetleri tarafından geliştirilen silah. Onun amacı "dazzle" veya sersemletici bir hedef. Hava Kuvvetleri Yönetmen Enerji Müdürlüğü tarafından geliştirilmiştir.

          Tactical High Energy Laser (THEL) silahlandırılmış bir döteryum florid lazer, uçak ve füzeleri vurmaya tasarlanmıştır İsrail ve ABD tarafından ortak bir araştırma projesi geliştirilmiştir.

          ABD Hava Kuvvetleri Hava Platformu Lazer veya Gelişmiş Taktik Lazer, füzelerin aşağı çekmek için modifiye edilmiş bir Boeing 747 CO2 gazı lazer veya COIL kimyasal lazer monte etmek için bir plan.

          Northrop Grumman FIRESTRIKE dediğimiz bir solid-state yüksek enerjili lazer silah sistemi duyurdu. Sistem, çeşitli düzeylerde güç sağlamak için kombine edilebilir 15 kW modüllerini kullanarak, modüler.

          Taşınabilir Verimli Lazer Testbed (POST)

          Lazer Uçak Önlemler (ACCM)

 

KAYNAKLAR

  1. "Yönlendirilmiş Elektromanyetik Enerji Transferi ve Gerekli Yüksek Güç için Toryum Reaktörler",  Yük. Müh. Sabahattin Cihad Yurt, İstanbul Teknik Üniversitesi - Fen Bilimleri Enstitüsü, 2011, Istanbul.
  2. www.erathpulse.com
  3. “HAARP ve Zihin Kontrolü”, Nick Begich
  4. http://www.maxicep.com/bilim-ve-teknoloji/telsiz-ve-radyonun-mucidi-marconi-nin-sirlari-19920.html
  5. http://www.x-bilinmeyen.com/76oyk0/id8.htm
  6. Meksikalı gazeteci Mario Rojas Avendaro, “Ciudad Subterranean de los Andes” (Andların Yeraltı Şehri)
  7. Colorado Springs Notes – Nikola Tesla
  8. http://en.wikipedia.org/wiki/Infrasound
  9. http://www.detect-inc.com/downloads/DeTect%20LRAD%20Long%20Range%20Acoustic%20Device%20117.pdf
  10. “Introduction to HF Radio Propagation”, IPS Radio and Space Serrvices, Australian Goverment
  11. http://www.actionstunguns.com/
  12. “Uzay Silahları”, Elektrik Mühendisi Metin Beynam, Elektrik Mühendisleri Odası Yayınları, 1985